Sevgilim,


Beni tanıdığını söylüyorsun, biliyor musun benim neleri sevdiğimi, çayı kaç şekerli içtiğimi misal, kahve sevip sevmediğimi, en sevdiğim rengi, nelere sinirlendiğimi, sinirli olunca ne yaptığımı, nelerden mutlu olduğumu, başımı alıp nerelere gittiğimi, üzülünce neye sığındığımı, ne sıklıkla güldüğümü yahut da ağladığımı, nasıl bir çocuk olduğumu mesela, nelerin beni yorduğunu ya da bir içten sarılmanın bana ne kadar huzur verdiğini, karşımdaki insanın sakin bir ses tonuyla, beni incitmeden konuşmasının beni ne kadar memnun ettiğini, yolda gördüğüm hayvanlara selam verdiğimi, kaldırımda gördüğüm bir çiçeğe eğilip onun narin yapraklarına dokunup şarkı söylediğimi, küçük bir çocuğu gördüğümde içimde oluşan kıpırtıyı, bir ağaca bakıp ona şiir yazdığımı, bir şiiri okuyup ona yüklediğim anlamı, anlam yüklediğim şeylerin hayatımdaki yerini, bulutlara bakıp onları benzettiğim cisimleri, gecenin üçünde kurduğum hayalleri, olmayan birine bu mektubu yazdığımı, saçma sapan bir hareket yaptıktan sonra kafamı hafifçe sola yatırınca dudak kenarımda oluşan gülümsemeyi ve dilimin dudaklarımın kuruluğunu tek seferde silmesini, bir şeyler yazarken kendimi o karakterlerin yerine koyup o anki mimiklerini canlandırdığımı, çok enteresan ilham kaynaklarımın olduğunu, sessiz ortamlarda bir şeyleri ezberleyemediğimi, aniden kafamda senaryolar kurup bir de o senaryolara uygun karakterler yaratıp bunları canlandırdığımı, bazen kendimi bu gezegenden değilmiş gibi hissedip “ ayy acaba deli miyim ki ben?” sorularının kafamı kurcaladığını, ara sıra kendi kendime konuştuğumu ve şu an aklıma gelmeyen ya da herkesin bildiği nice özelliğimi.


Bilmiyorsun sevgilim. Beni bilmiyorsun, tanımıyorsun.

Bilmiyorum sevgilim, ben de seni bilmiyorum. Bilmek istiyorum sevgilim, seni bilmek tanımak öğrenmek. Müthiş bir öğrenme arzusu var içimde. Öylesine müthiş bir şey ki bu etimi, kemiğimi, benliğimi esir almış adeta. Öğret bana sevgilim; seni, seninle olmayı, sevdanı, aşkını, korkularını, yalnızlığını, arzularını, beklediklerini, sildiklerini, yazmaya yeni başladıklarını… Öğren beni sevgilim, oku gözlerimdeki tutkunun notalarını, dinle kalbimden dilimin ucuna aktarılan o çocuksu sözcüklerimi, yargılama beni, gül bana, ağla benimle ama ağlatma beni, göğsümde uyu, dizinde uyut, ellerin saçlarımda gezinsin; hem çok severim ellerini, azaltma beni sevgilim, benimle çoğal, öyle çoğal ki çoğalmaların sonunda tek olsun hayallerimiz, umutlarımız, bedenimiz, yaşantımız ama tekil olmayalım sevgilim, tekil olmak yok eder bizi. İkimiz olalım yeter.


Neredesin bilmiyorum sevgilim, kimlerle, neler yapıyorsun. Gel bana sevgilim, bir akşamüstü gel demiyorum ya da bir gün doğumunda, yeter ki gel -en doğru zamanda-. Sen gel, ben istersen sabahın körü olurum istersen yarısı bir gecenin ama boş ver bence hepsini sen gel biz güneşin doğuşu olalım, öyle bir zamanda gel ki yeniden doğayım. Bir deniz kenarında, meltemli bir havada ve sana en çok ihtiyacımın olduğu anda. Hisset ve gel sevgilim