Bir suret ki

Pek inatçıyım aklıma kazımakta.

Ona yetişebildiğim şu zamanda kalmakta...


Bir suret ki benzemiyor kimseye.

Fikrime karışınca ,

Kalbimin atışı başka.


Onu son görüşümü anımsamayı deniyorum.

Bir Ankara ikliminde,

Günün muhtElif bir saatinde.

Gözlerimde kime baktığımı gizleyen bir aciz perde.

Bilmeden bakıyorum.

Ve belki de görmeden çeviriyorum yüzümü...

Ve şimdimi karartıyor,

Görüp geçtiğim her anın hüznü...


O'nu sevmek Ankara'yı sevmek gibi.

Yıllar olsa da görmeyeli,

Sokaklarında yürümeyeli,

Yahut hiç tutmadıysam da ellerini!

Bir önemi yok.


Çünkü kalbin derinlerinde bir varlıkla;

Bir onulmaz, sonsuz ve uçarı ışıkla sevilir.

O ve Ankara.


O'nu sevmek Ankara'yı sevmek gibi.

Çocuksu ve umutvar.

Ankara'da kumrular,

Yüreğimde bir kumru var.


Hep severdim Ankara'yı

Ciddiyetinin ve soğuk duvarlarının ardında

Yalnızca ona doğru yerden bakanların gördüğü

Şefkatli bir yürek oldugunu bilerek.

Ve Ankara'nın vazgeçilmezliğini hissederek.

Hep severdim Ankara'yı.

İçinde sakladığı sevdayı bilmeyerek.


O sevda ki,

Varlığıyla temas ettiği her nesneyi sevdirdi bana.

Onu gördüğüm tek semti,

Sevdiği şarkıyı, okuduğu dizeyi...

O sevda ki yaşamayı sevdirdi bana.


Simdiyse hasret kavuruyor içimi,

Sonsuz bir yangınla.

Aklımdaysa iki şey var;

O ve Ankara.