Aklıma bazı cümleler geldi sonra yazmayı unuttum. Gereken önemi vermedim belki ya da önem denen şeyin değeri bir anlam barındıramıyor gibiydi. Peki anlam ne demekti? Koyduğumuz veya koyulan kurallar ne kadar bizi hayata adapte ediyordu? Doğru olan bizi doğru yere götürüyor muydu?
Çok fazla var bunlardan hatta belki de hepsinden. Hiçbir şey tam değil. Sadece varlık ve yokluk var, çizilmiş sınırlar var, derin bir sessizlik var. Arayış var herkesin dilinde ve herkesin gözü önünde.
Olmak zorunda
, kendi başına olamazsın.
Yalnızlık benliğini ele alır, senin dediklerin benim dediklerim ne için bir ele alınsın? Ben sen farkında mı harfler?
Değiller olmayacaklar. Kafamız eskisinden daha az çalışıyor, beklentisizliğin getirdiği rahat bir sükunet oturdu yüzüme, göğsüme, gönlüme, gözlerime, özlemlerime, sözlerime. Kalk üstümden, gökyüzünde ne var göremiyorum. Güneşi görmek istiyorum, parlak olmayı özledim, koşarken gülmeyi ve eskisi kadar hızlı koşmayı özledim.
Her şeye bir çare bulmaya çalışmaktan sıcağın kavurduğu güneşin yaktığı yollarda yürümek zorunda olmaktan yoruldum. Plan yapmaktan bunu uygulayıp başarılı olmaktan yoruldum. Yapamazsam başarılı olmaktan yoruldum. Ben sanırım yaşamaktan yoruldum.
İyi ya da kötüyüm. Varım yahut yokum. Varliğim veya yokluğum hiçbir benlik için derin bir anlam ifade etmemeli ve bu genellemeye benliğim de ilk baştan dahil. Hayat bize verildiği ilk başlarda ne amaçlanmıştı?
Hayata anlam aramaya çalışmak baştan aşağı bir mücadele ve bunu kaybetme ihtimalin ne yazık ki yok. Çünkü var olan her şey senin "aslında" İle başlayan tüm cümlelerine sığan bahaneler silsilesi.
Adım atmak eskisinden daha yavaş. Umudun adı bir gönül bahçesinde kaldı. Geri kalan her yer zifiri ve maalesef aynı ölçüde karanlık.