çatım damlıyordu ve ben öylece duruyordum
odanın tutsaklığındaydım
gözlerini dikmişti duvarlar
solgun yatağa belki de dolabaydı bakışları
kim karıştırıyordu beni şu sıska yankıya?
ellerim havadaki partiküllere çarpıyordu
acıyordu ellerim
düşecek olan son damlayaydı barışık belki de kırışık olmam
sevdiğini öpüyordu çarşılarda birileri
ince bir hakkaniyet arıyorlardı
ta ki biri gökyüzünü gösteresiye kadar
silik gözlerle ayrılıyorlardı
geçtiğim şehirlere bakıyordum
çok şehre küsmüştüm
onlar da bana
göz bebeklerimi boşaltıyordu şimdi o şehirler
neslişah sultan, şair ve padişahları da emsal görmüyor o zamanlar
rehine ediliyordu konçertolar
dilimleniyordu portakallar, elmalar
prenses diana da bekaret testine girmemiş o zamanlar
bölüşülüyordu tüm yeryüzü
bölünüyordu tüm postmodern terimler
kıyısız kalıyordu güneşin yüzü, benim yüzüm
yakalanıyordum son damlanın örtünüp düşen yüzüne
çok da bilmediğimiz bir yazarın antik ağzıyla konuşuyoruz seninle
gülme çizgindeyim şimdi
çizgiler çok net ama ben yürümeyi yeni öğreniyorum
bu mevsimde ne giyilir?
çekinik gözlerin gayet çekik bakıyor bana
mahcup bir hale bürünüyorum
karikatürize ediyorum biriken sularda tenini
topal kuşlar ötüyor penceremde
onların sesiyle dağıttım içimdeki ölümleri
şimdi çekirgeler var, sen varsın
ay birikmiş çoktan odama
nergis mevsimi de gelmiş
nergislere şiir okumalıyız seninle
sana değen ayağım ısındı