Kendime kalamadığım bir süre zarfında, uzaklaştığımda kendim de dahil her şeyden, şiirleri yavan gördüğümde, kitapları bayağı, müzik dinlerken irite olduğunda içim ve film izlerken, bana ne insanların yaşamından ruh haline girdiğimde, eksik şeylerin kümeli varlığını, yeni bir benin ayak seslerini işitmiştim. Severim kendimi üstelik öyle az buz değil, epey bir benciyimdir lakin bu gelen benden, bu yaşamı tozpembe addeden ve birilerine bel bağlayan benden pek haz duymamıştım. İnkâra sürdüm davayı, olmadı. Kabule aldım. Yanılmışım, yenildiğimde anladım. Sandığım hayata yenildim, gözümde elzemleştirdiğim insanlara, her şey addettiğim duygulara... Bunun galibiyeti ayrı dertti, mağlubiyeti ayrı dert. Mesele savaş içinde olmamdı umum hepsiyle. Elbette yeniden bulduğumda kendimi, bir şiirle kutladım bu çok şey öğrenen beni. Umum öğrendiklerini topladım çuvala, koydum ruhumun en ıssız sokağına, öptüm dizlerinden, düştüğü sokaklar çuvalda.

Okşadım saçlarını, yolan insanların suretleri çuvalda.

Sildim gözyaşlarını, akıtan günler çuvalda.

Çuval ıssız bir sokakta, ne ben eski benim ne de o çuval vasıfsızca kalacak orada. Lakin ne yalan söyleyeyim yaşadığım her şeyle hayata bakış açım, hataya kucak açışım başkalaştı. Şimdi o başka benin mevsimleri yeniden hissediş vakti, günleri yeniden sıraya koyuş zamanı.

Bu sefer salıdan başlarım, çok açmam arayı perşembede bitiririm. Ve sevgiyi de kavgayı da baharlarca karşılarım.