Çocukken kimsenin bana masal anlattığını hatırlamam, büyürken öğrendim çocuk masallarını. Masallarımız yoktu, sokakta oynadığımız gerçek oyunlarımız vardı. Düşersek; gerçekten bir yerimiz incinir, kanardı. Akan kan da gerçekti, sokağın tozu da.


Bir masalın kahramanına özenmekten daha çok, kendi hikayelerimizin başrol oyuncusu olurduk. Büyüdüğümde dinledim masalları daha çok, aklımın her şeye fazlasıyla erdiği vakitlerde. İçinde gerçekleri aradım, yoktu. Çocukken sizi hayal alemlerine götürüp, güzel şeyler düşündüren şeyler; gerçekler masallaştırılınca " bana masal anlatma" güvensizliğine bürünüyordu. En sevdiği masalı çalınan bir çocuk düşündüm, birde masalın tam en güzel yerindeyken senin masaldaki yerin bu kadar denilen, yıldızların tepesindeyken yere çakılan o körpe yüreği !!!


Masalını çalmışlar, senin düşlerini başkalarına kurdurmuşlar, sen masalın içinde olduğunu zannederken, onlar senin masalını bitirip başkalarının masalına dahil olmuşlar...


Hayal kırıklığı değildi arta kalan, göz kırpan bir yıldız bile umudun yeşermesine yeterdi. Belki de şimdi yaşayamadığım masalları usulca terk edip, mum ışığında kendi öykümü yazma vakti.


Öz...E