İndiğim dönen bir merdiven hatırlıyorum alt kata, yürürken bana kral gibi hissettiren otomatik ayak hizasındaki merdiven ışıklarını… İki kişilik geniş bir yatak, hafif dağınık, mavi temalı bir nevresim takımı sayesinde odaya bir okyanus havası hakim. Saatin sabah suları olması ve odanın ışık almaması da bunda pay sahibi sanırım. Duvarların eteklerinde biraz hüzün barındığını hissediyor, güç bela da olsa uykuya dalıyorum kafamda mırıldandığım şarkılarla…

 

Hala ışık yok odada, öğlen olduğundan da emin gibiyim. Havanın kokusu öyle hissettiriyor, yastığımdan veyahut yanımdaki kadından da geliyor olabilir bu koku, emin değilim. Diz kapaklarımız birbirine değiyor, yüzümüz birbirimize dönük, biraz onu izliyorum ne romantik ne de farklı bir tema çerçevesinde… öylece izliyorum sadece. Uyumaya devam ediyor derin bir şekilde, uyandırırsam garip bir bakışma olacağı için olabildiğince sessiz ve sakin davranıyorum. Diz kapağımı geriye çekiyorum rahatsız olur belki diye. Yatağa bir şey çıktığını hissettiğim anda yüzümün önüne koynuma yatıyor İva bir anda, evin güzelliği… Bakışarak konuşuyoruz sadece İva ile, mırlaması çok derin ve içten. Bana iyi hissettiriyor ve uzun bir zaman sonra güzel uyanıyorum.