Yarı dökük binalar siliniyor penceremden

leylak ölüsü eriyor kompartımana

pencerem cetvelsiz akıp gidiyor

cetvelsiz kamaşıyor onca çalı

“uğultu” diyor yabancı,

“çopur durmaz yalnızlıkta”

hayret etmeden fark ediyorum:

bu şarkı yarıda kesilmeliydi

belki unuturum diye mırıldanıyorum

 

İğde ağaçları geçiyor düşler gibi

düşler gibi sıcak,

    kıvrak

        ve mavi…

“Vicdan” diyor yabancı

“uykudan elbette kavi”

şaşırmadan, bir çırpıda sarf ediyorum:

bu uyku, yarıda kesilmeliydi

belki uyurum diye kıvranıyorum

 

Hurcun içinde tepilmiş onca taş…

Altında eziliyorum.

Seziliyorum tökez bir lamba tarafından,

yorgan ağır,

  pencere dar,

   demir sallanıyor

“ıslıklar” diyor yabancı

“bittiğinde her şey biter”

yaban-madan tekrar ediyorum

“işte” diyorum,

 “işte geldik”

 



ne ben bilirim bendeki devayı

ne bende bilebilirim bendeki revayı

ne ben bilebilirim ârâ-yı sâfâyı

ol gelüben bulur o beni