Durup eğiyorum kafamı. Tam on parmağım var. Yalnız kesik olanı hissediyorum. Hafif doğruluyorum, yürümeye devam ediyorum. Koca direklerin üzerindeki küçük lambalara bakıyorum, onların aydınlatmadığı yollara, yollardaki köpeklere. Yalnızca açlıktan kıvrılmış olanı görüyor gözüm. Çocuklara bakıyorum gülüyorlar sanırım, ben kardeşini ağlatanı izliyorum sonra kardeşine ağlayanı. Esnaf dükkanını temizliyor, kapatacak. Kovanın içindeki bulanık suyun kokusu burnuma geliyor.

İşte bir akşam ev yolunda bunları seçiyor zihnim. Oldum olası huzursuz bir insanım. Mutluluklara, mutsuzlukları gidermeye çalışarak ulaşıyorum. Mutluluk posası... Saf mutluluğu ya bulamıyorum ya da öyle bir şey yok. Bir sorun olduğu açık ya da bir sorun olduğum. Sızlıyor. O kesik parmağım ben. Her zaman öyle olacağım.