Hedefe ulaşmayacak, sahibinin rüzgarına dâhi değmeyecek birkaç sorum var, buna hakkım varsa eğer. (!) Aslında sorular yollarını şaşmayacak fakat yine de bir sahipleneni olmayacak biliyorum.
Öncelikle memleketimi belirteyim ki eksik kalmasın. Ben seslerinin, artık duyurulamaz hâle getirildiğinde işitilen kadınların ülkesinde yaşıyorum. Şimdi çok uzatmadan sorulara geçiyorum.
Ölmemenin sırrını sormuyorum, öldürülmeden ölebilmek nasıl mümkün?
Ne yazmak, ne söylemek gerek? Hangi kapıda bekleyip kime başkaldırmak gerek ki son bulsun yakılmak, vurulmak, işkencelere kurban gitmek?
Evvilleştirilemeyen canlının kalmadığı şu çağda bir insanı (!) eğitmek neden bu kadar zor?
Korkmadan yürümek, giyinmek, konuşmak, gülmek... Korkmadan yaşamak, yani nefes alabilmek için nasıl davranmak gerek?
Annemi, kardeşimi, kendimi, tüm kadınları nasıl koruyabilirim bu barbar nefretten?
Kız çocuklarının, günahsız babalara dâhi düşmanlığını nasıl engellerim? Onlara, güvenin tarifini nasıl verebilirim?
Ne zaman bir bedel biçeceksiniz biz kadınların öldürülüşüne? Ne zaman engel olacaksınız canilerin önüne?
Lanetler yağdırmaktan vazgeçip artık gerekeni yaptığınız gün gelecek mi?
"Kadın cinayeti" başlıklı haberler görmeyi ne zaman terk edecek bu ülke veya öyle bir gün gelecek mi?
Bir kadın, cinayeti kaçınılmaz son olarak görmemek için nerede durmalı? Hangi yöne bakmalı sizce?
"Ben kimsenin kimseye emaneti olmadan yaşamak istiyorum." diyerek hıçkıran kadınları nasıl avutacağım?
Vicdanınız gerçekten rahat mı?
Bugün 29 Aralık 2020. "Diğer günlerden ayırmaya değecek kadar hatırlanası bir gün mü?" diye soracak olursanız hatırlatayım hemen; bugün üç kadın daha eksiğiz. Öz oğlu, eski sevgilisi(!), evli olduğu erkek tarafından üç kadının daha öldürüldüğü, yaşam hakkının çalındığı bir gün. Tıpkı diğer günler gibi...
Olanca sadeliğiyle seçtim tüm kelimeleri; anlaşılsın ve kolayca cevaplanabilsin diye.
Yanıtları bileniniz var mı?