Kapattık kardeşim bu meskeni, neyini anlamıyorsunuz?


Gelmiyor, girmiyor kimse artık. Son yolcu da gitti çoktan. Bomboş anlayacağın, sinek avlıyor dört köşe. Eh, son gelen de aldı ya alacağını zaten. Anlamsız bir alışverişti bizimkisi. Alışı tam verişi eksik.


Baksana halimize, tahammül ede ede bir hal olduk. Bitap düştük. Gelmesin içeri artık kimse. Elimizde de bir şey kalmadı. Ne aranıp durursunuz ki? Neyi umarsınız? Bomboş seyre dalacak başka mekânlar bulun, dinlenecek başka kalpler sizi beklemiyor mu artık? Yarım kalan hikâyelerinizi tamamlayacağınız ne çok alternatifiniz var dışarda. Yormayın artık, takatim de kalmadı. Götüremiyorum bu gönül işlerini. Diriliğimi sorguluyorum. Emekliliğimi isteyeyim ben en iyisi. Kime başvuruyorduk ki bak onu da hatırlamıyorum bile. Hatırlamak istemediğimden değil be! Her gelen bana orayı unutturacak sandığımdan.


Sanmalar ve yanılgılar, bilir misiniz bu kavramları? Sen özellikle öndeki, sana sesleniyorum. Bakma bana öyle o mavi çakır gözlerinle. O mağrur duruşundan anladım seni, “Ne saçmalıyor bu deli adam?” der gibi bakıyorsun. Üzemez değil mi kimse seni, kıramaz da? Ne hadlerine bu kadar insanın seni incitmesi? Eh, hak da tanımazsın sen onlara, bildim ben seni. Ne çok benziyorsun gençliğime. Öyle olmuyor evlat, bak sana ne anlatayım. Aynı senin gözlerine sahip biri…



Ya da her neyse. Deli saçmalıkları. Haklısın.



Israra gerek yok. Çağırdım gerekli kişileri. Zincir vuracaklarmış, sonra da mühürleyeceklermiş kalbimi zaten. Çürük diyorlar, hatta şaştılar bunca hayal kırıklığına rağmen nasıl yıkılmadı diye. Alay da etti o baştaki herif. Neydi adı hatırlayayım bir. He! Buldum. Mağlubiyet. Odası ne heybetliydi. Kurulmuş makam koltuğuna gerisin geri. “Eninde sonunda bana çıkıyor tüm yollar babalık.” der gibi bakıyordu. Haksız da sayılmadı ya, neyse. Helal olsun yine de o kadar kişiyle uğraşmak da zor. Odaya gelenleri görme hiç zaten. Makamın aşinaları biz, hemen tanıyoruz gözlerimizden birbirimizi. Yeni gelenler ne yapacaklarını bilmiyor. İzlemesi ayrı komik, üzülüyorum tabii canım onlara da bakmayın böyle dediğime. Bir kere giren daha da çıkamıyor zaten, öyle lanet bir makam anlayacağınız.


Ah! Gelin efendiler gelin. Ben de sizi bekliyordum. Zincire vurup mühürleyin artık. Bakın demiştim size gelecekler, kapatacaklar kalbimi diye. Hoş geldiniz. Bu kuru kalabalık yok edecekti burayı yoksa. Bakın aldanmadım ama eskisi gibi. Ne iyi yapmışım değil mi? Bilirim ben bunları, bakmayın canım bu kadar kalabalık göründüklerine. Kaçar gider bir süre sonra hepsi. Sorsan hep burada kalacaklar ama nerede… Boğar bunları içerinin havası. En güzel koltuğa kurulup terk ederler bir bir.


Tamam mı şimdi? Ne zamana kadar kapalı kalacak peki? Daimi diye anlaşmamış mıydık biz?

He, oldu şimdi.



Ben gidiyorum ey kuru kalabalık, hadi selametle.