Neden cümlelerimin çoğu sana çıkıyor ki sen çıkmaz bir sokaksın, bilmiyorum anne. Yine bütün gece kabuslar gördüm. Kaçmamın mümkün olmadığı ama bir nebze olsun dindirdiğim acı kendini böyle gösteriyor sanırım.
Bu suçluluk duygusu hiç gitmeyecek. Hep söylüyorum ya artık bir uzvum gibi. Ben nasıl kolumu koparıp atayım? Hem de dişlerimle?
Belki diyorum o zamana dönmem mümkün olsa en kıyametini düşünmesem de sen saçlarımı okşasan ben artık saçlarımı kısacık kestirmezdim. O zaman seni affederdim işte.
Merhamet ile bakmak yetmiyor bazen. Kelimeler de öyle. Bir sarılıştı özlemini duyduğum bunca yıl. Ölümüme korkuna değil, şahit olduğum şeylerin dehşetine. Veya bana iman tahtası nedir öğretmeden ölüm nedir onu öğretseydin beni yalnız büyümek zorunda bıraktığın bu hayata daha hazırlıklı olabilirdim.
Temsili varlığınız yalnız ele, bana ise yapayalnız hissettirdi. Umarım bir şekilde beni yalandan kabullenişiniz hayatınızı kolay kılmıştır ve çiçek bahçeleri sermiştir önünüze ki ayaklarınız daha azına layık değil. Tavşankulağı koksa yeridir.
Bana ise bir boşluk armağan etti. Asla dolmayan. Doldurmayı deneyip umulmaz acılar çektiğim ve asla cüret edemediğim artık.
Evet, kalbimde kocaman bir boşluk var ve ne yazmak dolduruyor ne aşklar ne dostlar ne kediler. Bu liste böyle uzar gider. Hayat mühim.
Ben de isterdim seni ben büyütmedim ki sen kendi kendine büyüdün demenden ziyade bir piknik anısı sermeni hafızama.
Konuştuklarım hep kendimden biliyorum. Ama sen bana hiç konuşmadın, ben acına aşina değilim yalnız orada olduğunu biliyorum.
Birileri sana insan olmak için an acı verici yolu öğretmiş ve onlara kanmışsın toplumun dayattığı diğer tüm değerler gibi. Ama ben denediğimi biliyorum sana başka ihtimaller de olduğunu göstermeyi. Bana inanmadın. Şimdi inanmak zorundasın. Çünkü ben o ihtimallerden birine dönüştüm tepeden tırnağa. Peki artık ikna olur musun?
Lütfen ol.
Çünkü ben varım.