"To be or not to be. That is the question."

Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!

 -William Shakespeare


Her insan hayatta kalabilmek için beslenme, barınma, korunma ve üreme içgüdüsüyle doğuyor. Ve bunları sağlayabilmek için çevredeki diğer canlıları taklit ederek nefsinin istediğini, vicdanı da “el verdiği” derecede deneyimleyip kendini geliştiriyor. 

Filogenetik psişe ile genlerimize kodlanmış bir davranış çarkımız var zaten (kader yolu).

Bu çarkın farkına her vardığımızda bir tabu daha yıkılıyor ve kendi hikayemiz başlıyor…

Böylelikle “to be” fiilini, yani kendi "evrim"imizi başlatıyoruz!


Tasavvufta 7 tür nefs vardır.

Doğu felsefesinde 7 çakra!


Bunun üzerinde biraz fazla düşünelim birlikte.

1- Nefsi emmare 

İnsanın “hayvani bir şehvetin” baskısı altında yaşadığı fakat içinde bundan kurtulma arzusunu taşıdığı bir aşamadır. Bu mertebenin rengi mavidir!

Nefs-i emmâre; sürekli kötülük peşinde koşan, şehvetinin esiri olan ve dünyaya aşırı derecede meyilli nefstir. Bedenin istekleri, yani haz ve rahatlık duygusu her şeyin önündedir. Kalbin ve vicdanın istekleri ise hep geri planda kalır. Nefs-i emmârenin hâkim olduğu bedende ölçüsüz istekler sultanlığını ilan etmiştir. Kendini beğenme ve başkalarını küçük görme bu nefsin önemli sıfatlarındandır.


1- Kök çakra

Hayatta kalmak, fiziksel vücut, finansal konuların yanı sıra beslenme, güvenlik ve barınma gibi dünyevi konularla ilişkilidir. Yaşam yolculuğunuzu yaparken güvenlik ve emniyet duygunuzdan sorumludur. Dünyayı temsil eder ve rengi kırmızıdır

Kök çakra dengesizleştiğinde kendimizi tehdit altında, endişeli veya panik hissetmenize neden olur. Bu endişe, aynı zamanda düşüncelerimize de nüfuz edecek ve hayatımızdaki her şey hakkında birdenbire güvensiz hissetmemize neden olacaktır. İstemediğimiz halde aynı hataları tekrar tekrar yapar dururuz bu yüzden.

Dengeli bir kök çakra ile endişelerinizi ortadan kaldırarak daha huzurlu ve ferah bir yaşama kavuşabiliriz. 


Demek ki “kök çakramızdaki dengesizlik yüzünden enerji seviyemiz yükselemiyor, nefsimiz de emmarede takılıp kalıyor, öyle mi?