I

Olmayan insanlarla konuşan çocuklarız biz

Yalnız onlarla oynayan

Yaşayanlar hep bir memnuniyetsizlik uyandırıyor içimizde

Sarılamadığımız tüm yanlarımızla beraber

İstesen seni çok seviyorlar diyen babamın

Sesi çınlıyor her göz devirişimde

Edip yaşasaydı ona da mı devrilirdi gözlerim

Merak ediyorum

Gerçi yaşarken o da aynını diyordu

"Biz olmayan insanlarız, ya da çok kuşkuluyuz - böyle"

Pardon

O doğrudan yokluğumuzu savunuyormuş

Burada zıtlaşırdık o halde

Oturup bir tartışmayı devirirdik 70'liklerde

Çünkü biz yaşayan insanlarız boyuna

Boyunuza inat biraz da

Olmayan annelerimizin yemeklerini yiyoruz yalnızca

Sizin yemekler epey yavan kaçıyor

Dost sofralarınızsa oldukça kof

Kabız oluyor sonra dilimiz

Çünkü nitelikli bir paylaşım yalnız karton bardaklardan

Bol vücut sıvısından

Ve art niyetten meydana geliyor sanıyorsunuz

Ya da niyetsizlikten

Meydanlarda hadsizleşirken

Kelimelerle aranız bozuk

Ağzınız da

Ya da biz çok kuşkuluyuz - böyle

Hadsiz ve bozuk olan da

Biz

Ya da ben...


II

Olmayan insanları seven çocuklarız biz biraz da

Nasıl tarif etsem...

Bir sevgiyi arzular sevgisizlikten dingin gövdelerimiz

Kafamızı kaldırınca orada bizi gören

Sarkastik bir arzudur ama bu

İçten içe istediğimiz bir sevgi/-li vardır

Da o sevgi/-li bilmem kaç mil ötede durur

Öyle bir durur ki hem de

Kafamızı kaldırmak arzusu ölür içimizde

Yok olur

Yok oluruz

Edip haklı sanırım

Olmayan insanlarız biz biraz da

Şimdi boşuna mı devirdik o 70'liği

Böbreklerimize yazık

Yok yok doğrudan bize yazık

Çünkü biz çok var olan insanlarız belki de

Neyimiz eksik diye ağladığımız geceler

Hep bir yanıtsızlıkla son bulur bu yüzden

Azlığımızdan değil, çokluğumuzdan dertlerimiz

Öyle bir çokluk ki ama acınası

Hani altıncı bir parmak gibi

Üçüncü bir göz gibi ucubece

İkinci bir kalp gibi ya da

Zaten kalbimiz de öylesi bir çoklukta

Bu yüzden doldurmak içimizi

Hep bir mücadele gerektirir

Ve yaşayanlar bu mücadeleye

Aday kahraman olamazlar genelde

Onların diğer insanların hayatlarıyla

Ve küflü kelime dolu ağızlarıyla

Vermeleri gereken mücadeleler olur her zaman

Yazık

Kendilerine sıra gelmeden ölecekler muhtemelen

Olmayan insanlar olamadan

Çünkü olmamak, var olmayı gerektirir çokça

Bu yüzden olmayışı arzular

Varlıkla dolu gövdelerimiz

Yalnız tenlerimize

Dolu ve ıssız gözlerimize

Dolgun ama suskun dudaklarımıza inat


III

Sevgisi iltihaplı çocuklarız biz

Sanırım en çok da buyuz

Kime değse gözlerimiz

Kara bir veba salınır sanki bakışlarımızdan

Bakmak, yok olmakla eş anlamlı hale gelir

Simsiyahtır sanki dilimiz

Ağzımızdan çıkan her kelime

Bir akrebin bir insanı sokmasıyla eş değerdir

Bu yüzden duruşu hep bir bozuktur birlikteliklerimizin

Sarılmak için kalkan kollarımız

Donar kalır bozuk bir birlikteliğin soğuğunda

Yalnız kollarımız mı?

Hopladığı yerde asılı kalır kalplerimiz

Bir seviyi kucaklamak arzusuyla

Ancak kandan başka bir şey dolmaz odacıklara

Kapakçıklar öylesine vurur durur bir boşlukta

İşin garibiyse kimsenin kulağına ilişmez

Belli ki yankısı bozuk kalplerimizin

Yok sanırım bozuk olan hepten biz

Ya da ben

- böyle


IV

Ben demişken

İnanın çok üstüne düştüm bu bozukluğumun

Çok doktora göründüm

Ama işe bakın ki işin uzmanı yokmuş

Bilemiyorum

Belki de çok düşmekten oldu

Ya da çok yükselmekten

Bakın yine çokluğa geldi konu

Çokluk, yokluk, bokluk

Konu felsefe ve fizik biraz da

Onlar da biraz bok

Affedersiniz yok diyecektim

Onlar bende yok, aramız bozuk biraz

Benim aram pek çok şeyle bozuk galiba

Mesela sizinle de

Sonra bir vicdan azabıdır alıp atıyor beni kapınıza

Size bakıyorum kaldırımlar dürterken beni ayaklarımdan

Konuşmak, gülmek sizinle

Saatleri çimler üstünde ezmek geliyor içimden

Sizin gibi olmak

Ama çok sürmüyor sıkılıyorum

Ve gitmek sancıyor bu defa içimde

Kaldırımlar bir çivi gibi batmaya başlıyor ayaklarıma

Aslında gitmenin sıkıntısı bu

Tövbe sizden sıkılmak değil

Diyorum ya sorun bende


V

Kapımda buluşuyoruz bazen de

Çünkü gitmek nedir bilmiyorsunuz siz hiç

Gitmek nedir bilenler

Hep çok sevdiklerim oluyor genelde

Sevdiklerim, sevdiğim

Sizi sevmiyor değilim inanın

Çokça inanın bana

Sizi sevmeler ordusu hiç gitmiyor içimden

Ama siz de gitmeyince

Bir vicdan azabıdır alıp fırlatıyor beni yatağa

Sonra bir denizi andırıyor yastığım

Islak ve tuzlu...

Tuz demişken

Aklıma toprak geldi ve leylak kokusu

Her bahar bir cemre düşümüyle başlar ya

Benim cemrem kelimeler oluyor genelde

Bir özlemdir çakılıyor kalbime ardı ardına

Yazdıkça yazıyorum sonra bronz (yanık) kalbimin hatrına

Yazıyorum da

Ben her bahar yazmak değil

Sevişmek istiyorum çokça

Sözlük anlamına bakacak olursak

İki türlüsü de olur!

Ama yağması yok mevsimlerin

Benim payımda yalnız yazmak var

Bakın gene o ses çınladı kulağımda

"Sevebileceğine inanmazsan, sevileceğine de inanmazsın."

Onun da yağması yok

Haklı

Siz değil

Ben keşke sevsem beni


VI

Belli ki ben sadece sevmekle arası bozuk bir çocuğum

- böyle