ey ölümün asla ulaşamayacağı kıyılarda dertsiz tasasız yaşadığını zanneden zavallılar! ey en samimi, en gerçek duygularını soğuk mezarının derinlerindeki böceklere saklayan korkaklar! size öylesine acıyorum ki... şans eseri geldiğiniz şu anlamsız toprak parçasından yine şans eseri göçüp gideceğinizi bile bile zamanınızı har vurup harman savuruyorsunuz. hiçbir şeyin değerini zamanında kavrayamıyorsunuz. hayır, o insanları diz çöktürmek için uydurduğunuz utanç verici şükürlerinizden bahsetmiyorum. halinize şükür falan etmeyin. nasıl bir cehennemin içinde olduğunuzun farkına varın ve kafanızı, gömdüğünüz kumlardan hırsla çıkarın. tanıdığınız herkesin ölümünü göreceksiniz, şayet daha erken ölmezseniz. böylesine size kayıtsız bir hayatın içinde debelenip dururken hiç değilse biraz olsun sevgi beslediğiniz insanlara azrail'den önce yetişin ve sımsıkı sarılın. öyle sımsıkı sarılın ki ölümü korkutun! ölümü def etmenin tek yolu onu unutturacak kadar sevgiyle yoğrulmaktır. öyleyse yazıklar olsun onlara ki sevgilerini mide bulandırıcı bir cimrilikle herkesten saklayıp ancak tabutlarında ortaya çıkarmayı planlarlar. ben onlardan olmayacağım ey kafasındaki hapishanelerden kaçmayı başaramamış talihsiz dostlarım! ben yalnızca bedenen çırılçıplak değil, ruhumun son zerresine kadar soyulmuş bir biçimde o huzurlu uykuya dalacağım ve işte ancak böyle gözüm arkada kalmayacak. hislerimi bu göz açıp kapayıncaya kadar geçen hayat hülyasında sonuna kadar harcayacağım ve cesedime tek bir duygu kırıntısı bile bırakmayacağım.