“Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman

Uykusunda bir kuş görür ecelsiz”

İ.Karaca – Uğurlama


Bu sabah terasımda ölü bir kuş buldum. Nasıl öldü bir fikrim yok. Önce kapıdan kuş tüyleri gördüm, üç tane. Dedim bu ne? Hayır, eve girmelerinde beis yok. Hatta geçen camı pencereyi açıp dışarı çıkarken arkadaşım sordu; “Eve kuş girmiyor mu?” Ben de girsin ne olacak diye cevap vermiştim. O kadar romantik olmasa da, Haneke’nin Amour filmindeki gibi evden güvercin çıkarmışlığım vardır. Kapıyı açtım, boynu kırık kanlar içerisinde bir –kumru da olabilir- güvercin.. Ne yapacağımı şaşırdım.


Önce bir sigara yaktım. İçtim. Çöp poşetine koymak, ruhuna saygısızlık olacaktı. Kutuya koyup bir köşeye bıraksam, kedisi var köpeği var.. Hafif dokununca hala sıcak olduğunu hissettim. Rüya mıydı, uyanmış mıydım, uyuyor muydum emin olamadım.


Akşam çaresine bakmak için orada bıraktım. Eve geldiğimde hiçbir şey yapmadan terasa çıktım. Hala oradaydı. Artık sabahki kadar sıcak değildi.


İçimde ölen biri ve birilerini düşündüm. Artık onlar da soğuklar benim için. Bir sigara yaktım. İçtim. İçimi, uzun zamandır ısıtan tek şeyin O ve sigara dumanı olduğunu anladım.