Bir gece rüyamda öldüğümü gördüm. Basit bir rüyadan farklı olarak her şey gerçek zannettim. Ölmeden önceki son saniyede tüm hayatın gözünün önünden geçermiş. Her şeyden önce o bir saniye, saniye falan değil. Bir zaman okyanusu gibi, sonsuza dek uzayıp gidiyor. Benim için sırt üstü uzanıp kayan yıldızları seyretmekti. Sokağımızdaki ağaçların sarı yapraklarıydı. Büyükannemin elleri ve parşömene benzeyen derisiydi. Sanırım başıma gelen şeyler için fena halde kızabilirdim ama dünyada bunca güzellik varken kızgın kalmak oldukça zor. Bazen hepsini bir anda görüyormuşum gibi geliyor ve bu çok fazla. Kalbim patlamaya hazır bir balon gibi doluyor. Sonra sakinleşmeyi hatırlıyorum, tutunmaya çalışmaktan vazgeçmeyi. O zaman yağmur gibi üstümden akıp geçiyor. Ve sonsuz bir minnet duyuyorum. Küçük, aptal hayatımın her bir anı için. Eminim neden bahsettiğim hakkında hiçbir fikriniz yok. Ama merak etmeyin bir gün anlayacaksınız...



Resim: Andrew Blucha, ''Metamorphoser'' (2022)