Hayaller gariptir. Hayal etmek... Düşüncelerimin çoğu aslında hayal etmeye dönüşüyor. İnsan her an hayal edebilmeli.


Bir oda var mesela. Biraz geniş. Kapısı kapalı ve dışındayım. Kapı yerine sarmaşıklar olsun, çiçekli. Sarmaşıkların arasından giriyorum odaya. Tam karşıda pencereler, pencerenin altında kanepe, soldaki ve sağdaki duvarda kanepe. Sağdaki kanepenin önünde bir masa. Solda bir sandalye. Oturuyorum sandalyeye. Duvara dönük. Duvardan biraz uzaklaşıyorum önümde küçük bir duvar piyanosu. Aklıma bir müzik geliyor. Soluma dönüyorum kardeşim yanımda. Piyanoya dönük. Bana dönüyor ve gülümsüyor yeşil, güzel gözleriyle. Bir damla yaş akıyor gözümden müzikli yeşilli. Müziği çalmaya başlıyor. Önüme dönüyorum ve gözlerimi kapatarak müziğin düşüncelerimde dans edişini izliyorum.


Gözümü açıp sağıma dönüyorum. Kanepede Epilepsi'm ve Bipolar'ım. Epilepsi, Bipolar'a hayranlıkla bakıyor. Ben de onlara. Pencerenin altındaki koltukta 'sakın denemeyiniz' diyerek gülen Bukowski. Varsayalım yanında İsmail var. Konuşuyorlar, gülüşüyorlar. Masanın önündeki kanepede Kafka. Mükemmel düşüncelerini hizaya getirmeye çalışıyor. Masanın üstünde kitaplar. Bütün duyguların ölümsüzleştiği kitaplar. Odanın dışında silüeti görünen Pessoa metafizikle boğuşuyor, metafiziği boğuyor, duygularıyla. Siz olmasanız benim hayallerim olmazdı, hayal edemezdim, duygulanamazdım. Bir damla akıyor gözümden karmakarışık.


Önüme dönüyorum duvarda bir ağaç. Kökünde güvenli evim ve yufka yüreklim, en büyük dayanağım ve sevgi yumağım. Kişiliğimin temel yapıtaşları. Şefkatiniz, sevginiz, uyarılarınız olmasa ben var olur muydum? Size olan sevgimi, saygımı tanımlamaya çalışmak o sevgi ve saygıya hakaret olurdu. Ağaçtaki dört dal birbiri içinden budaklanmış, her biri ayrı bir deha, ayrı bir güzellik. Gözler ve yüzler beliriyor önümde, bana gülümsüyorlar. Çok damla yaş akıyor gözümden, sevginin tanımlanamazlığı dolu.


Gözlerimi kapatıyorum. Her duygumu samimiyetle paylaştığım insanlar önümde. Bana gülümsüyorlar, gözlerinde parıltı. Ben de onlara gülümsüyorum ve bir damla akıyor gözlerimden karşılıklı samimiyet dolu.


Açıyorum gözlerimi, biraz buğulu ve ıslak. Piyanonun önünde güller sıralanmış. Hepsi bana bakıyor ama gövdelerinde kan. Nedense hep dikenlerine denk gelmiş elim. Güller gülümsemiyor, ben de. Bir damla akıyor, acı dolu.


Hayaller sonsuzdur. Doldurulamazlar. Kimi, neyi katarsanız katın, en sonunda kendinizi yalnız hissedeceğiniz bir boşlukta kalırsınız. Bu yüzden insan hayallerinde yalnızdır.


"Benim yalnızlığım insan dolu." Benim yalnızlığım sevdiklerimle dolu. Ben yalnızlığımla hayallerin boşluğundayım. Ne de olsa yalnızlık tekillik gerektirmez.


Piyanonun başı sahneye dönüşüyor. Ayaktayım. Bütün sevdiklerim karşımda, kardeşim piyanoda. Onlara şarkı söylüyorum. Sevgi dolu yalnızlığın, ölümün, minnettarlığın, saygının şarkısını. Gözümden damlalar akıyor, şarkı dolu. Sonra kapanıyorlar. Ölmek mi zordur, sevdiklerinin hayallerinden bir damla eksilteceğini bilmek mi? Ölmek mi zordur, başka hayatları etkilemek mi? Ölmek mi zordur, insanların gökkuşağına siyah katmak mı? Ölmek zor değil. Zor olan geride yalnızlığı bırakmaktır.