ölümün dudaklarından öpüyorum
saçlarını tarıyorum mesela
parmak uçlarımda bir soğuklu
oksijen tarlalarımı biçiyorum tırpanla
bakışlarımda bir seyrelleşme
dilim dönmüyor eskisi gibi
harfler bana ihanet içinde
bıçak kesiği konuşmlar
idamanı rey verilmiş cümleler dizisi lügatımda
eskimiş
pörsümüş
hatta unutulmaya yüz tutmuş bir şiir var zulamda
çıkartıp
ruhumun tüm zerrelerine sürüyorum
aklımın odacıkları isyan içinde
kalbim kan pompalamayı bırakmak için an kovalıyor
lakin beynimin mekanizması izin vermiyor
tüm kaslarım taş kesilmişken
sola meyilli olan
hala anarşist bir tavırla
atmaya devam ediyor
ve ben
daha hazır mıyım
değil miyim bilinmezindeyken
ramak kalmışken
gecenin de gündüzün de olmadığını kavramaya
dört kollu beni dışarda hazır beklerken
en temiz, saf ve lekesiz
bembeyaz bir örtüyle sarılacakken
genetiğime kodlanmış sonu
yaşama dürtüsüyle ekarte etmeye çalışıyor istemsizce zihnim
ama
biliyorum
her geçen milisaniye ölüyorum
çünkü ben
bu eylemle varım.