uyandım, gün daha şafağa kesmemişti. eski bir aynada saçlarımı taradım, ince bir şal taktım, adettendir saçlarım salınmasın rüzgarda. uzunca yollar dolanan bir otobüse bindim. bu otobüse binen insanların gözlerinde hep aynı hüzün olurdu ya, şimdi aynı hüzün bende de var. hiç öyle olmaz sanmıştım. orman gibi bir yerin önünde durdu otobüs, herkes indi. dediler yürüyeceksin yol uzun. tamam dedim, ikiletmedim onları. elime bir sokak numarası verdiler, bu yokuşu çık boylu boyunca. bir kez sağa iki kez sola dön. çıktım, döndüm, döndüm, döndüm.


işte sen ve işte senin o güzel yüzün. işte sen ve kahverengi toprak. işte sen ve ölüm günün. nefes alınmıyor koca ormanda. taşın soğukluğuna değiyor elim, usulca bakıyorum. gözlerimi uzun tutamıyorum üzerinde hala ve hala bir boşlukta sallanıyor kimliğimiz.


birbirimizi öpüşlerimiz ve gülüşlerimiz vardı. dar bir sokakta bağıra çağıra kavga edişlerimiz, senin yarı uykulu getirdiğin, benim hep getireceğini bildiğimden istediğim sular vardı. otomatik bir denklemin içinde çabasız yaşıyorum. senin mahur hallerin, huysuzluğun, çöktüğün kaldırımlar vardı. dünya sana bakmakmış.


neleri seversin sen, nelerden nefret edersin, sarma sarılmadan önce yapraklar yıkanırmış, kahvaltıda yaptığımız tost ekmeği de biraz yağlasak yumuşarmış. öğreniyorum, sen yoksun. bir bahçede okuduğun kitap, yalnız kaldığın balkon, yaslandığın kapı pervazları seni nerelere getirdi bilmem ama bana hiç merhametli davranmadı. tüm güzel ve kötü anıların sonunda kapıyı suratıma kapatıyorsun, senin eşiklerin bile ne güzeldi. işte iyisiyle kötüsüyle tüm duygularla seni görmekmiş dünya.


şimdi hiç ulaşamayacağım bir yerde, seni bir daha göremeyecek olmanın karın ağrısıyla artık kendimi tutamayarak -izninle- ağlamaya başlıyorum. etrafta bir çeşme arıyorum, ellerimi kuru otların üstünde gezdiriyorum. sana bakıyorum ve beni görüyor olduğunu düşündükçe biraz daha dikleşiyor duruşum. bir bardak su getiriyorum sana, hava iyiden iyiye ısınıyor. seni sevmenin dinmediği uysal bir rüzgarda yanına uzanıyorum.


sevgilim şimdi anlıyorum, bize bir ömür daha lazım.