Bağırmak için ağzını açtığında sesin çıkmaması, göğsündeki doluluğun boşalamaması ölüm denilen şey belki de. Gece geç vakit telefonun ekranında beliren bir mesaja bakmak, anlamamak, anlamak istememek, kabul etmemek. Gözünün önünde dolaşan görüntüler, kulağından gitmeyen sesler eşliğinde bir yangın... Öyle bir yangın ki bazen, ateşin düştüğü yer senden çok uzaktayken o ateşle cayır cayır yanmak kavrulmak. Yokluk, yoksunluk, özlem, pişmanlık...


Tolga Kaya,

"Bir daha olmayacağını bilmek;

Hakemin yanlış kararı gibi bir şey

Önceleri umduğun ama itirazın sonuçsuz kaldığında golü hissetmek gibi haksız bir şey

Bir daha olmayacağını bilmek;

Rakının dengini gardaşın dengini kaybetmesi...

Kurulan sofraların tekil yalnızlığı

Durulan yalnızlıkların çoğul sofraları

Bir daha olmayacağını bilmek;

Kucakların boş

Dostluğun loş olması

Birimizin daha eksik kalması..."

diyerek anlatmış. Öyle bir anlatış ki bu tam da yerine denk gelmiş yarayan yerine kalbimin. Ölüm çaresiz kalışların en büyüğü.