Bir insan, düşüncelerinin altında ezilebilir miydi? Bedeni hakkında, organları hakkında, onu sarıp sarmalayan kemikleri, derisi ve hücreleri hakkında; onların bir tık dışına çıkıp, ailesi, yaşadığı çevre, takıldığı yerler, ülke ve dünya hakkında bu kadar ince detayları düşünebilir, hatta kimsenin görmediği veya görmezden geldiği kör noktaların farkına varıp, üzerine sorgulayabilir miydi? Bu düşüncelerinin üstüne, kafasını kaldırıp atmosferin dışına, hatta evrenin tümüne yayılacak, yeri geldiğinde işin içinden çıkamayacak teoriler üretip, evrenin eşsiz güzelliği karşısında büyülenip, ona büyük bir tutkuyla bağlanabilir, hatta aşık olabilir miydi?


Evet... Bir insan bunları yapabilirdi ve o insan bunları yaptı. O insan okuması gereken üç büyük kitabı okudu; benliğini, dünyasını ve evreni. Yoruldu, kovuldu, kırıldı, parçalandı fakat vazgeçmedi! Hep daha ilerisini görmek, gezmek, düşünmek, araştırmak ve sorgulamak istedi. Görebileceği tüm olumsuzluklarla karşılaşmıştı ve tek başına üstesinden gelmişti. Artık onun için olumsuz olarak adlandırılabilecek hiçbir şey yoktu. Düşünceleri onu mantık yürütebilen bir insan haline getirmişti ve olumsuzlukların, hayatın olmazsa olmazlarından biri olduğunu, hatta başı çektiğini biliyordu. Önemli olan onları doğru kullanabilmekti. Evet, olumsuzluklar kullanılabilir şeylerden ibaretti. Çünkü olumsuzluklar, olumlu sonuçların başlangıç merkeziydi. Fakat bu insanın bir sorunu vardı, onun uzmanlık alanı; olumsuzluklardı... O olumlu şeylerden kaçmalıydı, onu büyüten, besleyen, öğrenmesini sağlayan şey; olumsuzluklar olmuştu. Bunların farkına vardığında, inzivaya çekildi... Sustu, okumadı, sorgulamadı bir süre. Onca şey öğrenmişti, bilgilerinin ona yetebileceğini düşünüyordu... Ama yanılmıştı, tek bildiği; hiçbir şey bilmediğiydi! Olumlu şeyler o insanın hayatını mükemmel yapamazdı, demir dövülmeden sağlam olamazdı.


Mükemmellik, hayatın pozitif şeylerle dolu olmasından ibaret değildir, eğer o insan pozitif şeylerle dolu bir hayata sahip olmuş olsaydı; her şey ona toz pembe gelir, bir uyuşturucu bağımlısından farksız olurdu. Zaten uyuşturucu bağımlıları, olumsuzluklar karşısında cesaretleri kırılanlar değil miydi? Bir kaç saatlik, sahte pozitiflikten ibaret olan, sahte pozitif hayat hapları. Olumsuzluklarla yaşamayı öğrenmeliyiz.

Eğer günün birinde o insanla karşılaşırsanız, hayatınızda karşılaşabileceğiniz en pozitif insan olduğunu fark edersiniz. Bir süre sonra olumsuzluklardan bahsedebilir size, bu noktada asla “bu kadar olumsuz düşünme” demeyin ona... Çünkü o insanların aksi düşüncelerinin dışında, hatta tam tersinde yaşayan bir varlık artık...