Ölümü çağırıyor(um).
İstediği biçimde var olmanın yolunu bulamayan egom
Hiç var olmamayı seçiyor artık
Ölümü çağırıyor.
Ve ben
Kıyısındayım nihilizm uçurumunun
Hiçlikten hiçliğe kaydırıyorum bakışlarımı.
Ve hayat
Kendince bir amacın olmadığı sürece manasız
Bu manasızlık fazlasıyla acımasız
Acımıyor.
Sağlam bir amaç unsurundan noksan
Ve
Başkalarının dikte ettiği yollardan yürümeye yanaşmayacak kadar asi olunca insan
Kalakalıyor. Savruluyor. Kayboluyor.
Kalakalıyorum öylece.
Savruluyorum.
Kayboluyorum gittikçe.
Çocukken ödümü koparan, içimi ürperten ölüm düşüncesi bile
O kadar da karanlık gelmiyor bana şimdi.
Zira anlıyorum ki
Yaşam çok daha korkunç ve karanlık.
Bir de üstüne eklenince inançsızlık
Fazlasıyla zorlaşıyor hayatın yaşamaya değer olduğuna kani olmak artık...
Bir zamanlar beni dehşete düşüren ölüm fikri
Kurtuluş gibi titreşiyor içimde şimdi.
Böyle tuhaf bir sistemin parçası olmayı sürdürmeyi
Reddetmek.
Bozmak tanrının oyununu.
Arkandan ''mızıkçı'', ''oyunbozan'' denilmesi ihtimaline aldırmamak zerre
Oyundan çıkmak.
Zira oyunun mantığına ısınamamak bir türlü
İçine sindirememek, aklına yatıramamak
Oyun kurucudan günden güne soğumak
Derinliği ve karası gittikçe artan bir isyan çukuru taşımak kalbinde
Onun karasını parmaklarına çalıp yalamak, dilini isyan karasıyla boyamak
Ağzını açtıkça, her yeri ve her şeyi isyan çığlıklarına boğmak
Ama yine de cesaret edememek işte...
Kurtuluş olarak gördüğün seçeneği bile hayata geçiremeyecek kadar korkuyla kaplı olması varoluşunun
Tam yeltenecekken, her seferinde çekilmek geri
Her seferinde ertelemek bir gün daha
Hatta uykunda gerçekleşmesini dilemek her seferinde, öyle uykuya dalmak
Kendiliğinden, acısız ve hızlıca olup bitmesini dilemek
Ama kimden dilemek, onu da bilmemek
Öylesine ortaya dilemek işte...
Barışmak artık sonsuzluk fikriyle, sonsuzluğa karışıp gitme ihtimaliyle
Karanlıkla barışmak ya da karanlığa alışmak
Mantıksız ve manasız keşke'ler sürüsü eşliğinde, en başından itibaren hiç var olmamış, hiç doğmamış olmayı dilemek
Söyleyecek çok şeyinin olması aslında lakin susmakla yetinme sabrını göstermek
Konuşamamak, yazamamak doğru düzgün
Zira hissettiklerini, kelimelere dökebilecek kadar damıtamamak artık
Karmaşa.
His çokluğu, huzur yokluğu.
Zaten var olmayan denizinde, zaten var olmayan gemilerinin çoktan batmış olması durumu
Bunalım.
Bir türlü olmayışlar silsilesinin, tabiatına doğuştan gömülü canavarı silkeleyerek uyandırması
Kin ve asabiyet dalgası.
İçinde az biraz kırıntıları kalmış sinir bozucu Pollyanna profilinin sinirlerini bozmayı vazife edinmek kendine, her gün
Her gün ona gerçekleri göstermeye, dünyanın kötücül taraflarını maddeler hâlinde listelemeye ant içmek
Dünya üzerinde zehirli iyimserlikle bezeli tüm yaklaşımları silip süpürmeyi ya da en azından kötümserlikle nötrlemeyi hedeflemek
Görüyorsun ya, koyduğun hedeflerin bile absürt bir hâl alması artık
İçinde patlayıp duran öfkeyi kontrol etmekte güçlük çekmek epey
Epey içine çekmek kendini, geri çekilmek
Hınç ve nefretini gizleme uğraşı vermek
Hepten yorulmak, hepten tükenmek
Ve evet; bu aralar hep şikâyet, hep şikâyet...
Elbette birtakım şeyler için minnettar hissetmek
Lakin iyicil şeylerin, tüm bu dünyaya hatta yaradılışa ilişkin manasızlığı saf dışı edememesi bir nebze de olsa
Gittikçe yabancılaşmak
Gittikçe suskunlaşmak
Gittikçe hayal kurmaktan uzaklaşmak
Küsmek, küskünlüğünün dozunu arttırmak gittikçe
Gittikçe katılaştırmak kalbini ve kapatmak nihayetinde
İçindeki sevgi kelebeğine artık iğrentiyle bakmak ve kanatlarını tek tek koparmak...
Peki şimdi ben
Tüm bu kötücül hislerin karanlık atmosferiyle çevrelenmiş vaziyetteyken
Yaşıyor muyum sahiden, hakikaten yaşıyor sayılıyor muyum
Yoksa yaşayan bir ölü gibi
Vakit öldürüp ölümü mü çağırıyorum
Bilmiyorum...
Ben sadece
Kalakalıyorum öylece.
Savruluyorum.
Kayboluyorum gittikçe.