Eskatoloji, insanın varoluşsallığının sonu olarak görülen ölüme dair bilimsel bir açıklamanın tanımı olarak karşımıza çıkar bu literatür. Aslında ölüme dair olan metafiziksel yörüngemizin ne kadar tutkulu olduğunu gösteren bir eğilimdir. Bu eğilimin amacıysa bireyi ve toplumu kaçınılmaz son olan ölüme hazırlamaktır.

Diğer bir manasıyla; inançlarımızın temelini bilişsel yolla yani görüngü aleminden hareketle anlamlandırmaya çalışmaktır. Buradan hareketle ölümsüz gibi görünen hayatın sonsuzluğu çeperini doğurmaktır. İşte bu yüzden eskatoloji önemli bir yere sahiptir. Çünkü tanımında yapılan küçük bir devrim ya da evrim ölümü tamamen yok etmese dahi ona olan son olmak inancını bir nebze olsun sekteye uğratabilir. Kısacası insanın aklına ölümün şüphesini sunabilir. Bu sunuş zaviyesinden bireyin ve toplumun algılanımı değişerek; revize edilen bir ölüm anlayışı sayesinde hayata ve yaşamaya daha sıkı bağımlı hale gelebilir. Bu bağlamın insanlığa ve canlılığa bir sürü yeni keşif kapısı aralayabileceği düşüncesi ortaya çıkmaktadır. Misal olarak kök hücre nakli üzerinden bireyin yaşamsal döngüsüne etki ederek varlığının devamlılığı sağlanabilir mi? Bu sorunun diyagramları üzerinden düşündüğümüzdeyse son zamanlarda yapılan uzay çalışmaları ve yurt dışında yapılan kafa nakli bu duruma en güzel örnek olarak verilebilir.

Yapılan tıbbi çalışmalar ve fizik çalışmaları insanlığın sonuna yeni bir başlangıç penceresi açabilir mi? Çünkü sonsuzluk kelimesinin içsel yapısı dikkate alındığında bir sonun olup olmadığı muallaklığı çözüldüğünde hem bireysel hem de toplumsal şuur revize edilerek yeni bir anlam ve mana siferi çıkarabilir mi?

Sonuç olarak; insan sonunu bilen bir canlıdır. Sonun bilinmesi insanı çığlık çığlık boğmasına rağmen hayata kendini o kadar kaptırması düşünüldüğünde, bu çığlığı susturma çabasının önemi daha iyi anlaşılacaktır. Böylelikle yeniden bir anlam anlayışı ortaya çıkacak, birey ve toplum bu yenidenlik üzerinden tanımlanacaktır. Bu tanımdan hareketle ölümün revize hali sayesinde yüklemlerimiz değişime ve dönüşüme uğrayacaktır. Dominant gibi sunulan tüm dinsel teoriler de kendini güncelleyerek kavrayış ve anlayış perspektifini revize edecektir. Bunun öngörüsünde inanç sistemlerinin durumu ne olacaktır?