ÖLÜMÜ UNUTARAK YAŞAMAK

Sana bir sır vereyim mi?

Öleceksin…

Bu sırra vakıf olduğu halde yaşamaya devam eden nadir canlı türüyüz ama bu özelliği elimine etmek için elimizden geleni de ardımıza koymuyoruz. Sistem bunu sağlıyor çünkü sistem herkesin içinde ona biçilen rolleri üstlenerek var olması ile dönmeye devam edebilecek olan bir çarktan ibaret.

O kadar çok şey uydurmuşuz ki basit doğamızın ve ihtiyaçlarımızın o kadar basit olmadığını kendimize göstermek ve kendimizi üstlemek için, anlamak mümkün değil. Nihayetinde bok olacak olan besinleri, beslenme ihtiyacımızı salt bu basit anlamdan ayırmak için gurmelikler, damak lezzetleri bir taraftan, seri üretim ürünü sanayi tipi gıdalara kadar envai çeşit soytarılığa kadar. Yemediğimiz ot, et, canlı türü, bok püsür kalmamış. Çekirge çitleyenler, köpekbalığı yüzgecinden çorba yapanlar, domuz pipisinden cips yapanlar, cenin yiyenler, farkındalığı en alt seviyede olandan tut en üst seviyede olan canlıya kadar her şeyi yemiş ve yemeye devam etmekte olan bir tür insanoğlu. Nerden uydurduk biz bu damak zevki olayını ve yediğinden tatmin olma/olmama durumunu.

Cinsellik kısmına hele hiç girmeyelim, ne görse afrodizyak sanan, cinselliği daha fazla yaşamak için kendinden, karakterinden, onurundan, şerefinden, vatanından, misyonundan, anasından babasından her şeyden geçebilen bir canlı türü haline nasıl geldik? Mısırda kazılardan çıkan mumyaları ezip toz haline getirip hap yapıp nasıl içtik daha fazla sevişebilmek için?

Pahalı kıyafetler, çaça arabalar, o kadar bilgi, entelektüel birikim, onca okunan kitap, izlenen film ve dizi, şarkılar.

Aşk?

Bunların hiçbir önemi kalmayacak ölümle.

Ölümle sona erecek olan ve öldükten yaklaşık 100 sene sonra tanınan ve tanışılan herkesin de ölmüş olması ile hiç kimse için hiçbir şey ifade etmeyecek olan bir canlı sürüsünün bir parçası olarak yaşıyoruz, ama sorsan bak gerçekten kime sorsan dünya onun etrafında dönüyor.

Öldüğünde Tanrı seni başka bir aleme falan göndermeyecek maceralar yaşayasın, güçlenesin düşman yenesin falan diye. Turnike de yok öbür tarafta ‘’ bir daha, bir daha ‘’ diyip geri döneceğin.

Bu hayatta yaşadığın hayata istinaden kast sistemi olarak bir dahakine daha zengin ve mutlu ya da daha fakir ve mutsuz bir hayata dönmeyeceksin. Bir tırtıl olarak da gelmeyeceksin geri, yok öyle koza örmeler falan.

Evrenle bir olma falan durumları yok, kozmos sarıp sarmalamayacak seni, öldüğünde işler yolunda gitmeyecek senin için uyandırayım. Öbür tarafta kutsal öküz, buda, yoda, uzza falan beklemiyor. Krishna ya benden selam söyle desem, iletecek kimseyi bulamayacaksın.

Yukarıda söylediğim tüm olumsuzlukların en iyi ihtimalle sadece bir tanesinde yanıldığıma inanıyor olabilirsin ve bunda da haklısın. Ama bu saydıklarımdan hangisine inanıyor ve yanıldığımı düşünüyor olursan ol, yaşantını buna göre yaşamıyorsun.

Ölüme göre…

Çünkü sistem müsaade etmiyor. Sistem sana ölümü unutturarak seni ölüme uğurluyor. Sen hep yaşayacakmış gibi yiyip içip, edindiğin bilgilerle kültürle çok acayip şeyler başarabilecekmişsin gibi kitap-dergi-makale okuyup, film-dizi-belgesel izleyip, esasında uyku ile uyanıklık arasındaki zamanı mümkün olduğunca hızlı geçirmeye çalışıp yoluna gitmekte olan bir yolcusun.

Yolun sonunda ne beklediğini varınca öğreneceksin.

Peki ölümü unutmasak her gün düşünsek ne olur?

Sistemin istemediği bir birey oluruz, kişisel yatırım aşağı iner ve sisteme edilmesi gereken hizmet aşağı iner. Sistem buna müsaade etmez. İyi yemeli, iyi giymeli, iyi bilmeli, iyi sevişmelisin. Ta ki ölene kadar.

Not: Bu yazıda ister istemez sisteme hizmet etmekte olan bir yazıdır zira uyku ve uyanıklık arası zamanı hızlı geçirme arayışında iken buna rastladın, beyninin zaman algısını unutturup biraz hızlandırdın ( ben de aynı şekilde yazarken) evet ölümü hatırladın ama birazdan unutursun zaten.