Yalnızlığı soluyan bir pencereyim.

Gözlerim buğulu belki ama korkuluğum korur beni, zarar görmez bedenim.

O da bana sırtını dönmüş, hissedemez yoktur çünkü ellerim.

Varlığım veya yokluğum.

Bir kadının avuç içinde saklı benim ömrüm.

Ne işitmişim de bu kadar kör olmuşum.

Sevdin ama sevmedin, kırıldı kolum kanadım. Mutluydun ama mutsuzluğa ittin, ben yine kaldım yarım.

İnce bir sızı gibi söyleyemediklerim.

Düşler sokağından topladığım düşlerle dolu ceplerim.

Yeniden doğacak şekilde ölüyorum.

Beni cesedimden ayıracak benim.

Ona bir kitap bırakacağım, böylelikle filizlenmekte olacak gençliğim.

 

Kalbim diye camlarımı kırdılar.

Sonra teselli diye çocukluğumu satın aldılar.

Kadınlar ve bağırışlar.

Ciğerimi dağlar.

Telaşla üçer beşer çıkılan merdivenler.

Soluksuz bir hayatı barındıran boşluklar.

Neden çok içer ayyaşlar?

Buruşmuş yüzler, eskidendi o güzel günler.

Dökülür tablolar, atılır tavlada zarlar.

Çark döner belki bir gün mutlu olur bu insanlar.


Şehrin ışıkları,

Boya badana yapar şehrin çocukları.

Dans eder fırçaları.

Matemi yüzlerine vurmuş anaları.

Koştu kendi peşinden kaybolan yılları.

Kim geriye getirebilir babamın kırdığı oyuncakları?

Gece üç suları, aklıma gelince yaralıyor beni dere kıyıları.

Ait olmadığım kalabalıkları, zihnimdeki gürültüleri gömmeye gidiyorum geceleri.

Aşık olunacak insanla tanışma ihtimalleri ya da beklenen anları. 

Heba ediyorum kendimle beraber duyguları.

Yitip gitmekteki sonları, yarınları ve senli geçmiş dünleri.

Tek diri kalan şiirleri.

Yakıyorum bir kibrit ateşiyle söylenemeyenleri.