Duygularım,

Demir parmaklıklara vurup suçsuzluğunu haykıran bir mahpus misali

vuruyor göğsüme.

Yine kendimden çok eksiğim,

Bir musalla taşı kadar soğuğum

ömrümün orta yerinde.

Toplayamıyorum artık kırıklıklarımı düştüğü yerlerden,

Yarattıklardan memnun olmayan tanrının öfkesi gök gürültüsüne benziyor haykırışlarım.

Bilmiyorum,

Bir ağaç dibinde kaç gece durabilirim,

yıldızlara dokunabilir miyim,

aya sarılabilir miyim acaba?

sarsa üzerimi yaprakları ağacın

rüzgarı serip kaç gece uyuyabilirim koynunda.

Yoruldum,

çekerken tesbihini hatalarımın.

Artık, Didem’in kitaplarında bir ayraç olabilirim,

bir kuşun gagasındaki çalı,

ya da Tezer’in çocukluğundaki o soğuk geceler.

Çok severim,

Dibinde aşıkların oturduğu bir sokak lambası da olabilirim,

Kırk iki şehir gezip hiç bina görmeyen bir trende ölebilirim mesela,

Omuzlarında gezmeyeceğim yaşayanların veya

kimsenin mezarına komşu olmayacağım.

kendimi bir papatyanın dibine gömebilirim mesela.


Resim: @Rukenal

@bazenkitapbazenresim