Eğer bir ağaç olsaydım, dallarıma neşeli kuşlar konsun isterdim hep. Şarkılar söylesinler isterdim rüzgara karşı. Yapraklarımla dans ederdim ben de ölümsüzmüşüm gibi. Biliyorum ki mutsuz kuşlar konarsa hava aniden sertleşir. Fırtınalar çıkar kıyamete selam verircesine. Biliyorum ki mutsuz kuşlar ağacı kurutur.

Ağaç değilim. Omzuma kuşlar da konmuyor nicedir. Kanat sesi duymuyorum, ne acı. İnsanların uğultuları işitiliyor sadece. Her kafadan bir ses çıkıyor.

Hayatı çözemeyenler her mutsuz anda ayaklarını yere vuruyor. Güm, güm, güm! Toz bulutu etrafı sarıyor. Göz gözü görmez oluyor işte böyle anlarda. Bu kez bundan şikayet ediyorlar.

Mutluluğu olaylara ve nesnelere bağlayanlar onların peşinden koşuyor. Koşarken hayatı kaçırıyor. Kaçırdığı için bir de kendini suçluyor.

Hayatı kabullenmiş olanlarsa mutluluğun ufacık anlarda saklı olduğunu biliyor. Büyük hayaller kuruyor ama gerçekleşmeyince duvarları yumruklamıyor. Düşüyor ama düştüğü yerde dinlenip yoluna devam ediyor.

En kötüsü mutsuzluğu içselleştirmiş olanlar! O insanlara ne yaparsanız yapın mutluluğa gözlerini perdelemiş durumdalar. Uğulduyorlar kulağınızın dibinde hep. Sizin mutlu olduğunuz şeylere anlam veremiyorlar, üstüne bir de küçümsüyorlar. Böyle insanlar da insanı kurutuyor işte. Omzumuza neşeli kuşlar konsun...