Gerçek karanlığı kalbinde saklamışlara ithafen sormaktayım, niçin bu sebepsiz kendini aydınlığa boğmacalar? İnsan ak ve karadan oluşmaktadır kimilerine göre. Bu kimileri bu cümleden sonra eklerler, yalnızca bazıları aklarını bazıları ise karalarını çokça bastırmışlardır. Karalarını bastırabilmişlerdir oysa karanlığı kalbine saklamışlar. Bakarsan güneş gibidirler, kuşlarla dolu bulutsuz gökyüzü gibidirler. Yağmur yoktur bu göğün altındakilere. Öyle iyi hissedersiniz ki göğün altında çaresiz kalana dek. Sizi o gök korur, o gök sizi sonsuz mutluluğa ulaştırır. Kollarınızı açar ve kucaklarsınız onu. Oysa çaresiz kalmanızı bekler o. Çaresiz kaldığınızda her yandadır ve kaçamazsınız. Çare yine göktedir sizin için. Siz ona öylesine alışmışsınızdır ki yine ona döner ağlarsınız. Sevgili random On üçler, ben on iki. Daha önceleri on iki kimdi, neydi bilmezliğimden; kalbi kara on üçlere ve ondan muzdarip on üçlere hiç 'on iki benim' deme cesaretini göstermediğim için bugün tanışma fırsatı buluyoruz. Umutsuzluk ve çaresizlik yalnızca on üçlerin kalbinde derman bulur. Kalbinize 'tutunun'. Hayata, aşka, sevgiye, işinize, hobinize tutunamasanız da hiçbir zaman bir tutunamayan olmayın. En azından kalbinize tutunun. Tutacak bir el alırsanız diğer elinize tutun. Yaslanacak bir omuz isterseniz boynunuzu bükün gerekirse ve kendi omzunuza yaslanın. Çünkü kimse bunları on üçlere ve on ikiye koşulsuz yaptırmaz. Karşılık bekleyen diğerleri -sonsuz-ikiler-, umarım bir gün bizleri de kabul edersiniz ve sonsuzluğa ulaşabiliriz. Çok sevgili on üç, kendine iyi bak. On iki sana iyi bakamıyor artık.