Terli ve sıcak alnını buz gibi cama yaslamış, düzensiz nefes alış verişleri camda şekilsiz buğular oluştururken karanlık sokaktaki tek tük hareketliliği başını oynatmadan, ufak göz hareketleriyle takip ediyordu. Kol kola girmiş, yüksek sesli kahkahalar ve patavatsız hareketleriyle ilerleyen bir genç grubu daha önünden geçerken başını geri çekti. Saatine baktı. Sabırsız bekleyişini kolaylaştıracak herhangi bir şey gelmiyordu aklına. Dakikalar olmuştu. Hadi ama… Adımlarını sayarak birkaç tur attı. Elini siper ederek nefesini kontrol etti. Saçlarını taradı. O sırada odanın karanlığı bir kat daha arttı. Sokak lambalarından biri sönmüştü. Kontrol etmek için yeniden camın önüne giderken ayak seslerini duydu. Sonunda! Kapı yavaşça aralandı. Karanlığa henüz alışamamış gözlerini karşısında bir gölge gibi duran kadının üzerinde gezdirdi. Kalp atışları hızlanmıştı. Gülümseyerek kadına doğru yürüdü. Sokak lambasının yeniden yanmasıyla oda eski loş ışığına kavuştu ve irkilerek olduğu yerde kalakaldı.


Ona doğru ağır adımlarla yürüyen kadının yüzünde tatlı bir gülümseme vardı. Sımsıkı bağladığı sarı saçlarını tek eliyle çözdü. Şaşkın gözlerle ona bakan adamın önünde durdu. Hızlı nefes alış verişlerinin sıcaklığını alnında hissedebiliyordu. Konuşmasına fırsat tanımadan dudaklarına yapıştı. Adam kendini kurtarmak için birkaç hamle yapsa da bir süre sonra kendini, sımsıkı kollarla onu sarmalayan ve ihtiraslı öpücüklere boğan kadına bıraktı.


Kontrol ondaydı. Sırtüstü yatağa uzandığında artık aklında hiçbir şey yoktu. Birbiri üstüne çıkan, karmaşık düşüncelerin yerini saf bir berraklık almıştı. Doğal bir akışa kapılmış, zihnindeki tek gerçeklik tanımadığı bu kadın olmuştu. Kalp atışlarının ritmi birbirine karışıyordu. Kadın arada bir dudağı geri çekiyor, büyümüş göz bebekleriyle adamın içini işleyen manalı ve tutkulu bir bakış atıyor ve ardından ıslak dudaklarını yeniden birleştiriyordu. İkisi de sırılsıklam terlemiş bir halde dudaklarının üstüne düşen saçlarını hızla arkaya atarak ara vermeksizin sevişiyordu. Fakat birden adam kendine geldi. Kapının önünde ayak sesleri duyuluyordu.


Beton zemine çarpan topuk sesleri beyninde yankılandı. Ani bir hareketle üzerindeki kadını itip doğruldu. Sokak lambası bir kez daha söndü. Kapı açıldı. Bir kez daha kapının önünde bir kadın silüeti ona doğru yaklaştı. Odanın ışığını açtı. Karısının o tanıdık yüzünü gördü. Gülümsüyordu. Kendini yataktan atıp ayağa fırladı. Etrafına bakındı. Karısı üzerindekileri asmak için dolaba yönelirken aralık kapıdan usulca dışarıya süzülen bir karartı gördüğünü sandı. Dolabın kapağını kapatıp ona dönen karısı tatlı bir sesle fısıldadı: “Nasıl da terlemişsin...” Muzip bir tavırla ekledi: “Bana mı hazırlanıyordun?”