Doğar doğmaz boşlukta hisseder insan. Onca kalabalığın içinde tek varlıkmış gibi. O boşluğu doldurmak mümkün müdür ki... sahi hangi meslek hangi eş hangi arkadaş hangi bilmemkaç dolarlık eşya siler ki geçmiş yaraları gelecek kaygısını bugünü belki yarını... Bazen korkuyorum dünyanın "taaa' öbür ucuna gidip "eee, peki ya sonra" demekten. Sürekli sonrayı aramaktan hiç bir şeyden tatmin olmayan ruhumun ilacını henüz hayattayken bulamamasından. On yıl sonra neredesiniz sorusuna, cevabımın boşluğu izliyorum olmasından... Tohumlar ekmek istiyorum içime koklayanın ruhunda müzikler çalmalı görenin gözü bayram etmeli dokununca açmalı o güller, papatyalar, yaseminler hangi işi yapıyor olursam olayım kokusunu yaymalı benim tohumlarım... İşe yarar hissetmenin huzurunu istiyorum. Mesela bir yemeğin "tuzu" olmalıyım içinde var olmadığı zaman tatsız gelen kararında atılınca tadından yenmeyen "o tuz olmalıyım"... Belki de bir "ney" olmalıyım bir odun parçasının ruha iyi gelen müzik aletine dönüşme hikayesi... Ben bir hikayem olsun istiyorum. İnsan ilişkileri yormasın mesela bana ne demek istedi acaba diye düşünmek istemiyorum. Ruhum netliğe samimiyete aç kalmasın. Hissetmeyen insanlar görüyorum sihirli değnek istiyorum cansız toprağa su vermek istiyorum iyi insanlar hâlâ varlar biliyorum hissediyorum. içimdeki boşluk bu yazım sanaydı. Benim gelişmem için lazımsın biliyorum. Ben büyüyene kadar benimle olacaksın... Ne yalan söyleyeyim seni pek de sevdiğim söylenemez.. Umarım görevini yapıp yollarımızı ayırırız. Çünkü benim ruhum şimdiden yorgun...