Acının yürekte iğneyle kuyu kazdığı bir anda ölüm dilenmeyen bir çift göz,

çetrefilli

tüm bu alımları kuş tüyü yüreklerde öyle misafir boyu değil, "Senin lütfun da hoş, kahrın da." sözüne verilmiş sözle ömürlük alınmış yara gibi taşır

Ki kuş sütü sofralarda sürgülü sürgüsüz ceplerin, demden deme yoğrulmuş dertlerin,

peşi sıra eli yüzü düzgün de seçilmemiş,

endamı dertten bükük duvar gibi göbekli, omuzlarına kurbanlık koyun gibi asılmış söylentilerden çenesi göğsüne yapışmış zihnindeki gerginlikten iki omuzu öne doğru birbirine çekilmiş, sen göğe çekilmezsin.

Sen o sun!

Dik, dikil yüreğinin dosdoğru bildiği ama deliler gibi haksız da olsan

peşini bırakmadığın o tarifi eşsiz nice mecazı mürsel ile teşbihi yol gibi satırlarına döktüğün göğüne mavi gönlüne semavi o hülyanın peşine.

Dikil peşine ki bir çift bacak değil dua birler insanı.

Evet sen seversin bilmeyi.

Evet sen bilirsin sevmeyi.