tuğlaların topyekûn dizilip birer birer çekildiği bir duvardı yuvam
ellerimin, başımı kaşımaktan ve çamur yumuşatmaktan başka işinin olmadığı zamanlardı
gök maviydi
güneş sarı
kaldırımda yürüyenlere su sıçratan arabaların sarsıldığı çukurlara dalarak yürürdüm
gürültüydüm çoğu kez, bazen sakittim
susmayı duymamak için çok konuşsam da ne dediğimi hatırlamazdım
oturamadığım ve kalkamadığım olduysa da
oturmasını, kalkmasını bilirdim
akıllı derlerdi bana, adam olacak derlerdi
işin aslında, yüzüme renklerle saldırırdı boyasını gözlerinde taşıyan herkes
sesim hep konuşmam istendiği gibi duyulurdu
kendim olarak sevildim mi anlamazdım
kendim olmanın ne olduğunu kendim de bilmediğimden, kimseye kızmazdım
oysa akılsızdım, izsiz yaşamayı gerçek sanırdım izlerin en büyük ölümleri aştığı dünyada
bilmem ne gün,
tüm rahatsızlık rahatımı farkı tutamayışın farkına varışı bozdu
bilmem, nasıl
afal hâlim adıma bir kimlik olup çıkacakken
efendilik, kölelik anlamıyla tutulacakken tam
tuğlaların içinden sıçradım
onlardan değilim, evet
kendini ne camdan ne etten bir aynada görebileceğine inananlardan
bir çocuğa küfredenlerden
rutubet temizlemek için başka el kullananlardan;
ben ki avucunda kir yok edenim
çünkü ihtimal kucaklayanım
kovalayan değilim, bekleyenim
bıçağın sapı da mı varmış
öyleyse alın saçımı da siz tarayın artık diyenim
gök griymiş, güneşten ne haber
çukurlarda sarsılanım
yaşayanım, kıvransam da gökteki balçıkta
anlama anlam veren sen ey parıltılı göz;
göğsünden bir çekiç de ben mi alayım
düzlüğün içine mi dışına mı zıplayan
ki bir daha düşmek de olur sananım
öyle ya tuttuğunu görmeyen, yaptığını bilmedikçe
görse tutan, bilse yapanım
ve kontradan döndüm, yalpalıyım
geçen yıl ceylan öldü
bu yıl kurtlar sustu
yüreğimi kaça böldüm bilmiyorum
güzel bir özgürlük var bu gece derdik, bir daha gelmedi
oysa dalıyorsa bir çift göz, birçok uzağa
ıslığımı duyup el çırpmaz mı diye bakanım
bir yağmur duasına amansız
cansız, dumansız, gülce; toy
sıfırla bir arasında birkaç virgül öteyim, uzak mı?
gelmişim, geçiyorum; su denir buna
ölümün iz, izin de ölüm olduğunu artık bildim
başa döndüm sonunda
yuvamı tuğlasız ördüm
adam oldum mu, evet. ve akıllandım
ayrıca ne olmadığımı iyi bildim: onlardan değilim
ve bildim: üzgünüm, mutluyum; heyecansızım.
bir toy, toy sözlerle birleştim:
canlı ve dumansız gül
ve vardım:
yalana güldüm,
sigarayı bıraktım.
annemi aradım,
farkı tuttum.
ve
elinden fırçasını bırakanlarla sözleştim:
öyleyse dedim
bugün büyüyüp yarın olunca
ikiye bölecek bir yüreğimiz olmasın
Serhat Tepe
2024-01-23T13:12:37+03:00Teşekkür ederim Yasemin, sevmene sevindim.
Yasemin Çargıt
2024-01-17T00:28:08+03:00"ellerimin, başımı kaşımaktan ve çamur yumuşatmaktan başka işinin olmadığı zamanlardı"
Yine kendine has üslubunla bizi gerçeklerde dolaştırmışsın uzunca. Eline, yüreğine sağlık.
Serhat Tepe
2024-01-14T21:59:09+03:00❤️
Serhat Karaman
2024-01-12T01:24:24+03:00Sen tanısın, kalemine siyah mürekkep bulaşmış, zihninle, yüreğinle akan mürekkebi süzensin. Kalemine sağlık.
Gürcü Güler
2024-01-11T19:41:57+03:00Kaleminize sağlık👏