Son zamanlarda dünyanın dört bir yanını saran ve küreselleşmeyi sonuna kadar

yaşatan Covid-19 virüsü ile bir ölüm kalım savaşının içine düştük. Sosyal ağlar da bu salgının bize ‘‘neyi düşündürmesi gerektiği’’ konusu üzerinde uzun uzun durdu. Biz de üzerimize düşeni yaptık ve içimize döndük, ilk hafta bu içe dönüşle geçti. Ancak sonra devam etmesi gereken, ülkenin özellikle de genç nüfusunu ilgilendiren temel bir problem çıktı ortaya:

Eğitim.


Ben de bu salgın sürecinde, eğitim kanalıyla mesleğine devam etmeye çalışan bir özel okul öğretmeni olarak deneyimlerimi paylaşmak istedim. Öncelikle ilk bir hafta ‘‘nisan tatilinin öne çekilmesi’’nden sonra apar topar bir işleyişe geçmeye çalıştık. Salgının Türkiye’ye gelmesi hesaplanmayan bir ihtimal değildi ve yönetim vesilesiyle tüm kazanımlar, kurumumuzdaki öğretmenler tarafından anlatılmıştı. Kazanımlar, günü gününe işlenip fasiküllerdeki ödev sayfalarına göre sınıf içi işleyişe hazır bir şekilde arşivlenmişti. Okul işleyişinde de kullanılan, öğrencilerin tabletlerinde ekli olan ve kazanımları pekiştirmelerini sağlayan bir uygulamaya, bu arşiv yüklendi. Böylelikle çocuk ve veli, kafası karışmadan günü gününe tarihlenen videoları plana göre takip eder hale geldiler. Tıpkı dönem içinde olduğu gibi ödevlerin ve haftalık planın olduğu mailler veliye gönderiliyor, velilerin de desteği ile işleyiş devam ediyor.


Peki biz öğretmenler olarak online dersleri ne üzerinden, ne şekilde yapıyoruz? Çoğu kişinin bildiği "Zoom" adlı uygulama ile okul maillerimiz ile bir profil oluşturduk, aynı şekilde uygulamayı velilerin indirebilmesi için indirme linki de mail olarak gönderildi ve online derslere başlamış olduk. Zoom’da her öğrenciyi görüp duyabiliyorsunuz, sessize alma, ortak ekran paylaşımı gibi özellikleri de işleyişi kolaylaştırıyor. Küçük etkinlikler yapmaya bile fırsat bulabiliyoruz.


İlk hafta günlük 20 dakikalık oturumlarla akışı devam ettirdik derken, günde iki

ders oldu ve akabinde de iki sınıf öğretmeniyle üç branş derslerle olmak üzere ders programı revize edildi. Sabah 09.00’da sınıf öğretmeni ile başlayan dersler, 13.30'da bitiyor, tabii ilkokul programı bu. Ortaokul daha yoğun diye biliyorum.


Akışı nasıl devam ettiriyoruz? Programa göre ilerleyen bir öğrencinin ne yapması

gerektiği planda yazıyor. Biz de derslerimizde ödevlerin takibi ve kısa konu tekrarlarıyla devam ediyoruz. Tabii bu, ders öncesi hazırlık gerektiriyor. Çocukların önceki gün ne izledikleri, neyi yapmaları gerektiği gibi konuların takibi sıkı olmalı.


Velilerin bu online ders düzenine geri bildirimleri nasıl? Şöyle ki, programın

yoğunluğundan şikâyet edeninden; çok iyi oldu, sabahları kalkmak için bir nedenimiz oluyor, diyenine kadar pek çok görüş var diyebilirim. Ancak genel durum velilerin de çocukların da okuldan kopmadan daha motive ve hazır bir şekilde yeni dönemi beklemelerini sağlıyor gibi. Öğretmen olarak benim görüşüm, öğrencilerimle yüz yüze görüşme imkânı bulduğum bu sistem, telefonla kontrol etmemden çok daha kolay ve yaptığım ödev takipleri onları önemsediğimi düşündürttüğünden daha istekliler. Ders bitimlerinde ufak da olsa sohbet etme alanımız oluyor ve birbirimizle bir şeyler paylaşma imkânı buluyoruz. Özellikle şu karantina günlerinde işe yaramak epey iyi hissettiriyor.


YAZAR: Gizem Tutal