GİRİŞ

Ata diyarı olan Orhun vadisinde 1889 yılın da Nikolay YADRINTSEV tarafından bulunan Göktürklere ait olan Bengü taşları en eski Türk yazılı kaynaklardan biri olup Türk tarihi, dili, kültürü ve yaşantısı hakkında bizlere hazine değerinde bilgiler vermektedir. Bu eski yazılı kaynakların bizler açısından önemini kavramak amacıyla hazırlanan bu çalışma Göktürk medeniyetinin, Türk tarihi, dili ve kültürü acısından incelemektedir.

Bu çalışmanın bizler açısından önemine değinirsek her konuda ilk olmasıdır. İlk Türk adını kullanan devlet olması, ilk Türk alfabesi ve ilk yazılı belgeyi ortaya koyması sebebiyle önem arz etmektedir. Bu açıdan bakıldığında Türk tarihi ve edebiyatı açısından büyük önemi olan Orhun abideleri hakkında çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Fakat biz bu çalışmada Göktürk Devleti'nin Türk tarihi, dili ve kültürü açısından önemini inceleyeceğiz. Bu çalışmanın verileri ise Eski Türk Edebiyat tarihi ve dili adı altında toplanmış kitaplar olup Göktürk tarihi ve yazıtları ile ilgili kısımlardır.

BÖLÜM 1.

İlk olarak Muharrem Ergin‘in Orhun Abideleri adlı yapıtındaki ilk paragrafı ile başlamanın daha anlamlı olacağını düşünüyorum:

“Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin. İlk Türk tarihi. Taşlar üzerine yazılmış tarih. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri. Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası. Türk askeri dehasının, Türk askerlik sanatının esasları. Türk gururun ilâhi yüksekliği. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği. Türk içtimai hayatının ulvi tablosu. Türk edebiyatının ilk şaheseri. Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı. Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi. Türk milliyetçiliğinin temel kitabı. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık. Türk dilinin mübarek kaynağı. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği. Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika. Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser. İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşları. Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazı…’’ (M.ERGİN. Ön söz)

Türk olma şanını devlet ismi yaparak yücelten Göktürkler Çin kaynaklarına göre Hunların kuzey boylarından gelmekte olup kağan ailesi ise Aşına soyundan gelir. İlk devlet olarak tarih sahnesine çıkmaları ise MS 542 yılını tekabül eder. Aynı zamanda da Göktürklerin kuruluşu tarihi efsaneler ile karışık anlatılır, bu efsanelerden öne çıkanı ise ‘’kurttan türeme’’dir. İlk Göktürk devleti kuran ise Bumin Kağan'dır, Bumin Kağan'dan sonra iç savaşlar ve Çin entrikalarına dayanamayan devlet bir süre sonra Çin egemenliğine girmiştir. Çin egemenliğine girmiş olsa da özgürlüğüne düşkün olan Türkler ( A.Taşağıl s.9-10):

‘’Ben ülkesi olan bir milletim. Şimdi yurdum nerede? Kim için toprak kazanıyorum? Ben hakanı olan bir milletim şimdi hakanım nerede? Kimlere hizmet ediyorum?’’ (Sami Banarlı 1971:61)

Düşüncesi ile Çin egemenliği sırasında birçok kez isyana kalkışsalar da başarılı olamamışlardır. Ta ki İlteriş Kutluk Han’ a kadar. İlteriş Kağan'ın Çin’den kaçmasının ardından ll. Göktürk Devleti kurulur. Orhun yazıtları da ll. Dönem Göktürk Devleti zamanında yazılmıştır. Göktürk kitabeleri hakkında ilk bilgileri Çin kaynaklarından öğreniyoruz. Sonrasında ise Göktürk kitabelerinden ilk olarak Alaeddin Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihan-güşa adlı eserinde bahsetmiş, fakat hem döneminde hem de sonraki dönemlerde ilgi görmemiştir. Orhun abidelerini Avrupa’ya tanıtan Strahlenberg isimli İsveçli bir subaydır. Fakat abidelerin Türklere ait olduğunu söyleyen ve yine ilk tercümesini yapan Thomsen'dır. Thomsen'ın ilk okuduğu kelimeler ise Tengri, Kül Tigin ve Türk kelimeleri olmuştur. Böylece abidelerin Türklere ait olduğu anlaşılmıştır. Bu konuda Türkçe yazılmış en kapsamlı eser ise Hüseyin N. Orkun’un ‘’Eski Türk Yazıtları’’ adlı eseridir. (Sami Banarlı 1971:73)

8.yüzyıla geri dönersek bu yüzyıl ve öncesi adına Türk tarihi hakkında önemli bilgiler veren yazıtlar, ilk Türk adını taşıyan devletin ne zaman ve nerede kurulduğu ve bilhassa etrafındaki kavimlerin adlarına da yer vermesi ile o dönemde yaşamış Türk boyları hakkında bilgi sahip olmamızı sağlamıştır. Kavim adları yanı sıra iç savaşlar ve ardı arkası kesilmeyen Çinliler ile yapılan savaşlar hakkında bilgi veren Bilge Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan kitabeleri, Orta Asya Türk tarihi açısından ve medeniyetler tarihi bakımından önem arz eder. Ayrıca, bu dönemde yapılan iç ayaklanmalar anlatılmakta olup bunların nasıl bastırıldığı ve zaferleri hakkında bilgi bulunmaktadır. Seferden sefere koşan Kül Tigin’in de savaşlardaki mücadelesi ve zaferleri hakkında bilgilere ise Kül Tigin abidesinde karşılaşmaktayız. Milli ulusa örnek olacak kadar gelişmiş bir orduya sahip olan Göktürkler, sürekli savaş halinde oldukları için yazıtlardaki en yoğun konu savaşlardır. Ayrıca kağanların bu savaşlar hakkında bilgi verip abidelere yazdırması yani topluma hesap vermeleri ilk tarih yazısının oluşmasını sağlamıştır. Göktürklerin Türk tarihindeki önemini özetleyecek olursak eğer, “Türk” adının kullanıldığı ilk Türk devlet olması, hürriyet mücadelesi başlatmaları ve boylar arasında birliği sağlamak için savaşmaları, “millet” bilinci oluşturmak istemeleri, Türk tarihinin ilk orijinal milli alfabesi olan “Göktürk alfabesi''ni meydana getirmeleri, Türklere ait ilk milli kaynak olan “Orhun Abideleri”ni yazmaları Türk tarihi açısından önemlidir. Birkaç Türk devleti hariç bütün Türk boylarını bir bayrak altında toplayan Göktürkler siyasi ve idari açıdan büyük bir devlet olduğunu kanıtlar. Yazıtların tarihimiz açısından bizlere verdiği en önemli mesaj tek bayrak altında birleşerek hür olmaktır.


BÖLÜM 1.2

Orhun abideleri 1300 senelik geçmişi ve Türk tarihinde ilk olması sebebiyle en eski edebi metinlerdir. Bu bengü taşları, alelade mezar taşları değil aynı zamanda da beyanname ve siyasi hatırat özelliği taşıması bakımından önemlidir. Bu abideler Türkçenin gücünü ve köklülüğünü ortaya koyup güçlü dilimizin varlığının kanıtıdır. Yazıtlardaki kelimeler Türkçe olup yabancı kelimeler ise Çinli komutanların özel isimleridir. Günümüz Türkiye Türkçesinin kökeni hakkındaki bilgileri Orhun yazıtları sayesinde öğreniyoruz. Orhun yazıtları Türkçemizin o dönemdeki söz varlığını ortaya koyması bakımından önemlidir. Abidelerde sanatlı anlatımlar, eş anlamlı kelimeler, orijinal sayı sistemi, yinelemeler, benzetmeler, aktarmalar, somutlamalar ve karşıt anlamlı sözcüklere yer vermesi bakımından edebi metin değeri taşıdığı hatta bu sanatlı anlatımların var olması yüksek edebi değer taşıdığının göstergesidir. Ayrıca oturmuş gramer kalıpları olması yazıtlarda birçok sanatlı anlatıma başvurulması yer yer kalıplaşmış ifadelerin kullanılması aynı zamanda da atasözü ve deyimlere yer verilmesi, konuların ise sade, açık, samimi ve abartısız bir dille anlatılması, bütün duygu ve düşüncelerin etkin bir şekilde ifade edilmesi, bu dilin işlek bir yazı dili olduğunun kanıtıdır. (N. Sami Banarlı 1971:66)

Abidelerdeki dil günümüz Türkiye Türkçesi ile karşılaştırıldığında ise cümle, kelime, fiil yapısı arasında büyük farklar olmayışı, günümüz Türkçesinin temeli olduğunu ispatlar. Ayrıca zamanla değişimler dışında, Orhun yazıtları yadırganmadan okunacak kadar Türkiye Türkçesi vasıflarına sahiptir. Türk edebiyatının ilk edebi eseri olan yazıtların, yazarlarından Bilge Tonyukuk ilk hatırat yazarı ve ilk tarih müellifidir. Bir diğer yazar olan Yollug Tiğin’in yazmış olduğu Bilge Kağan’ın ise konuştuğu yazıtlar hitabet türünün ilk örneği olması sebebiyle Türk dili ve edebiyatı adına önem arz eder. Göçebe yaşam tarzına sahip olan Göktürk yazıtlarında doğa ve hayvan benzetmeleri bulunması çok da manidardır. Göktürk alfabesi inanç ve dinin etkisiyle oluşan bir alfabe olmayıp orijinal bir sistemdir. Zira Türkçenin kullanıldığı diğer alfabeler dini sistemin kabulünden sonra kullanılmaya başlanmıştır. Fakat Orhun alfabesi dini sistem ile oluşmamış ayrıca başka diller ile etkileşime geçmediği için saf bir Türkçe kullanılmış olup orijinal ve millidir. Bu kitabelerde kullanılan üslup ise sade, gösterişli ve fiil ağırlıklı olup bozkır üslubudur. Aynı zamanda tarih metni olduğunu ifade ettiğimiz Orhun yazıtları sadece bizler için değil insanlık tarihinin de en önemli kültür mirasıdır.

 

BÖLÜM 1.3

Bu kutsal abideler Türk kültürünün temel belgesi olup kültürümüz hakkında ilk bilgileri veren metinlerdir. Göktürklerde sosyal yaşamın ve Türklüğe mahiyetini veren kaynak ’’Töre’’ adını verdikleri kanunlardır. Töre yazıtlarda 11 yerde geçmektedir; devleti ellerine alıp töreyi tesis ettiler…’’ , ‘’ey türk bodunu devletini töreni kim bozabilir?’’ Yani bir başka deyişle devletin varlığı törenin varlığına sıkı sıkıya bağlıdır. ‘’ikin ara idi oksuz kök Türk anca olurur ermiş. Bilge kağan ermiş, alp kağan ermiş. Buyrukı yime bilge ermiş erinç, alp ermiş erinç. Begleri yime budını yime tüz ermiş. Anı üçün ilig anca tutmış erinç. İlig tutuptörüg itmiş’’,

‘’Kültür her öğesi ile topluluk birliğin ve bütünleşmenin açık veya örtülü oluşturucusudur.’’

(Tural 1999:37)

Kutsal abideler aynı zamanda kültürümüzün de ilkler mührünü yansıtır. Günlük yaşamdan da örnekler sunan yazıtlar Orta Asya’nın bağrından kopup Anadolu’ya kadar ulaşmış Anadolu’ya kadar ulaşan gelenek, örf ve adetlerimiz çağlar boyunca süregelerek günümüze yansımıştır. Bunlardan cenaze törenini ele alacak olursak kültürümüzde ufak değişiklikler sayılmaz ise aynı kaldığı söylenebilir.

Eski Türklerde yas törenin yani ‘’yog’’ların canlı bir şekilde yaşandığı görülmektedir. Yazıtlarda kağanların ve Tonyukuk‘un ölümünden söz edilmekte olup, bunlardan Kül Tigin yazıtında Bilge Kağan nasıl ağladığını şu şekilde anlatılır:

‘’Kendim yas tuttum, görür gözlerim görmez gibi, erir akıl ermez gibi oldu… Gözlerimden yaş gelse engel olarak, gönülden feryat gelse geri çevirerek yas tuttum.’’ ( Kül Tigin Yazıtı)

Ağlama günümüz insanı için de geçerlidir. 1. derece aile fertleri kaybettikleri yakının ölümü üzerine hüzünlenip ağlarlar. Buna örnek verecek olursak Urfa’da derlenen bir ağıtta ölen kardeşi için yas tutan bir ağabey ile karşılaşırız: ‘’Bura peygamber ocağı ,ne güzel olur sancağı, ağlayarak biçiyorum, gardaş ektiyig göçeği.’’ ( S. SAKAOĞLU:163)

Dönemin toplum düzenine bakacak olursak aile yapısının en üst seviyede tutulduğu da görülmektedir. O hâlde diyebiliriz ki aile yapısı geçmişten günümüze kadar her daim önem arz etmiştir. Aile ve toplum yapısı içeresinde de kadına verilen değer günümüzde yaşanan olaylara bakılacak olursa oldukça manidardır. Kadınların savaşçı olduğu, aynı zamanda da kağanın yanında yer aldığını birçok Çin kaynaklarında bahsedilmiştir. Bir diğer kaynak olan Bizans verilerine bakıldığında ise Göktürklerin özgürlüğüne ne kadar düşkün oldukları anlaşılmaktadır. Bu kutsal yazıtlarda kölelikten bahsedilmemiştir. Zaten her daim hür olmaya çalışan bir milletin kölelik gibi kast sistemine başvurması düşünülemez. Bu da devletin o zamanki çağdaşlarına göre insan hakları yönünden epey ileride olmuş olduğunu bizlere ispat eder. 1300 sene evvelden bizlere seslenen yazıtlar tüm yönleriyle Türklüğün ne olduğunun bizlere anlatır. Göktürklerin bizlere bıraktığı bu miraslar diğer devletler ile etkileşime girmediği için öz kültürümüz olup milli değer taşımaktadır.


Sonuç

Tüm bu verileler gösteriyor ki Göktürk anıtların da ki yaşayış tarzı Anadolu Türk'ünün ruhuna yansımış olarak devam etmektedir. ( S.Sakaoğlu:165)

Türk adının ve kültürünün yabancı devletler tarafından tanınıp yaygın hâle gelmesi de tamamen Göktürkler sayesinde gerçekleşmiştir. Türk milleti ve kültürü bu dönemde her bakımdan sistemli bir şekilde ortaya çıkmış bir bakıma günümüze kadar tarihe yön vermiştir. Köktürk tarihini, mücadelelerini ve idare sistemleri gibi birçok konuyu yazıtlardan öğrendiğimiz gibi Hunların ve Avarların da yaşam tarzları hakkında bilgi sahip olmamızı sağlalar. Ayrıca şimdiki ulusa da seslenen Bilge Kağan birlik ve bütünlük mesajları günümüz Türkiye'si için oldukça manidardır.