Normal olmak. Hepimizin istediği bu. Gençken düzene isyan eder, normal dışı gibi olabiliriz. Ama hemen "düzene uy, yoksa sonun fena" uyarılarıyla karşılaşırız.
Kilom normal olsun, tansiyonum normal olsun gibi tıbbi gerçekler değil sözünü ettiğim. Gelirim normal olsun, harcamam normal olsun ile başlayan ve sosyal adaletten siyasi görüşlere uzanan bir normalden söz ediyorum.
Normal nedir? Ortalama. Ortalamanın negatif bir çağrışımı var, o yüzden normal demeyi tercih ediyoruz.
Ortalamanın bir cazibesi var. Ortalamaysanız çoksunuzdur. Yalnız değilsinizdir. Düzen bizi yalnız kalma korkumuzdan yakalar ve kendine uydurur. Hepimize söylenmiştir, sürüden ayrılanı kurt kapar.
Ortalamanın bir cazibesi var. Ortalamalaşarak huzura, güvene kavuşuruz. Denenmemişi deneme, yeniye, devrime, reforma açık olma, zorluklara dayanma gibi olgular ortadan kalkar, kolaylık, tembellik, güven arayışı başlar ve düzene uyarak kendimizi huzurlu hissederiz. Başımızdaki normal dertlerdir, herkeste vardır. Babaannem " elle gelen düğün bayram" derdi bu ortalamalaşmayla ilgili olarak.
Vargücümle normal olmaya çalışıyorum. Temizlikte Ortalamanın altındayım, sosyalleşmede Ortalamanın altındayım. Siyasi görüşlerim muhalif cephe ortalamasında.
Düzen insanı ortalamalaştırıyor. En uçta görüneni de yerleştirdiği bir ortalama var. Kimse ortalamadan azade değildir. Bunda imaj toplumu olmamızın da etkisi var. Dinci şeriatçı değil misiniz, size sosyal demokrasi, laiklik verelim der. Milliyetçilik çok mu kaba Atatürk milliyetçiliği verelim der. Kapitalizm karşıtı mısınız, postmodern ekonomi teorileri var, biraz da Marx sosu ekleyebilirsiniz der. Herkese uygun imaj bulunur ve Düzen sürer. Ben işte bu ortalamalara uyuyorum.
Peki bu Düzen değişir mi? İmaj toplumu ortalamasından çıkılır mı? Diyebilirim ki temelde sınıf mücadelesi var ve bu bilinç kazanılmadan olmaz. Sözde değil, özde savaş gerek. Tanrı yar ve yardımcımız olsun.
Sağlıkla sevgiyle kalın