Severek yapmadığımız her şey bir yük ve zorunluluğa dönüşür. Belki gece sahura kalkmak ağır gelebilir, tüm gün aç durmak fikri gözümüzde büyüyebilir. Ama biz Müslümanların yılda bir ay deneyimlediği bu mucizevi ibadet yine kendi irademize bir güncelleme getiriyor. Nelere sahip olduğumuzu fark ediyoruz. Kimlerle iftar yapmak istiyoruz; sevincimizi, açlıktan tokluğa geçişi kimlerle beraber yakalamak istiyoruz, gece kim bizi uyandıracak; alarm mı yoksa bir sevinç dalgasıyla sahurda birleşmiş o müthiş enerji mi? Davul sesi daha istenilir olabilir... Uzun zamandır yemediğin bir meyve, bu ayda peyda oluvermiştir, içmediğin bir içecek.


Bilmediğin, uzun ama dünyanın en keyifli namazını kılarsın belki tanıdıklarınla.

Açlık sana ne anlatır? Gün içinde karamsarlığın diplerinde yakalayabiliriz seni. Varken yiyememek. Kendine sınırlar koymak, bilerek, kendi kendine mideni oracıkta dizginlemek. Ve giderek evrensel bir insana dönüşmek. Yiyebilenlerle yiyemeyenlerin karşılaştırması. Neden yiyorum ben?


İftara yemek hazırlarken ya da hazırlayanları pürdikkat takip ederken ya da sadece o saate gözünü dikmiş bakarken ne geçiyor aklından? Mide asidin ağzındayken, "Vay be, ben sadece mideden ibaret değilmişim!" mi acaba?