efendim, atari salonunu ortadan bölüp bir tarafı internet kafe yapmıştı kadri abi. o zamanlar ortaya duvar örülüyor tabii, herkes merakla soruyor:


 —kadri abi kadri abi, burası ne olacak?

 —internet kafe yapacam burayı! 

 —ooooo (ne anladıysak artık)! 


neyse, aradan zaman geçmiş, beklenen bilgisayarlar gelmiş, oyunlar kurulmuştu. hiç unutmam, tüm bilgisayarlarda half life kurulmuş, oyun açılmış, bekliyor öyle. kimse henüz kendinden emin değil: “ulan yanlış bir şeye basarım bilgisayar bozulur,” kafasında, yalnızca izliyor tırsak tırsak. 


ekranda bir el üstünde bir örümcek, “gurk, vijeaaaa, vırk…” diye sesler çıkarıyor, aklımız gidiyor. “bak bak, örümcek hareket ediyor, ehehee!” diye çıldırıyoruz. herkes birbirini dürtüyor. bu izleyişten sıkılan bazıları yine atari bölümüne gidiyor. kah oyun izliyor kah tekken 1'de saçma sapan tuşlara basarak kimsenin görmediği hareketleri, güya yapacağını ve gizli özelliği açacağını iddia ediyor.


kadri abi işleri hızlı ilerletti tabii. t.c. kimlik numaralarının çıktığı dönemde hemen cama yapıştırdı: “t.c. kimlik numarası bakılır (500 bin lira.).” yaklaşık bir dakika süren o eylemde, köye gelen mektubu yalnızca tek okuma yazma bilen “örtmen bey”e getirmek gibi ne derse sus ve dinle ya da öde. muhtaçsın uleyn. 


neyse, bilgisayar oyunlarına alışıldı, herkes half life oynuyor, atari kısmı bu sefer neredeyse boş, çoğunluk bol margarinli tost yapımına da geçilen internet kafe bölümünde… neyse, bir gün şahsım çocuk da oturdu o bilgisayarlardan birine, half life denen oyunu oynuyorum ama yüzüm duvarları koklaya koklaya geziyor. millet deli gibi öğrenmiş! ben daha düzgün yol alamıyorum. neyse, bu oyun bi' dondu bir şeyler oldu: “aha!” dedim “oğlum, bilmediğin şeyi ne karıştırırsın? bozdun işte!” kasadaki kocaman kapatma tuşuna erişti gözüm, kapatıp hopp tüydüm! 


bir hafta falan salona uğramadım. sonra ufak ufak atari bölümüyle başladım, başladım ama arada o gün oturduğum bilgisayarı kesiyorum hala: “ohaa yerinde duruyor, yabbbbmışlarrr demeeek!” 


olayı raskolnikov gerginliği ve tedirginliği ile: “aha bunlar benim yaptığımı anlamışlar mıdır acaba ya? bak kadri abi, bayağı bıyık altından gülüyor mu ne? aha, vallahi biliyor bozduğumu ama sesini çıkarmıyorrrr!” diyorum tabii.


teknoloji bilmezlik ve çocukluk korkularının kol kola verdiği 90’lardan…