Bir gün öteye geçemeyecek ağıtların arasında, o yıkıntı. Sadece bir saniyenin verdiği asırların büyük ısdırabından öteye geçemeyecek bir hayat. Sonra yemeklerin kokusu, yan taraftan gelen bir kutlama sesi, eşyaların hiçbir şey olmamış gibi duruşu... Eşya durur da insan duramaz mıydı bir köşede?
Sonra güneş, her insanın tenine dokunmalıymış, güneşi. Adaletli ve eşit, kimseyi sıyırmayacak...
Karanlık olunca biraz anlayabiliyorsun da, ölmeyi. Ama güneş kimseyi umursamadan doğdu güneş.
Yine doğdu güneş.