kiminin saçında begonvil
kiminin elinde kiraz çiçeği
bense dönüp bakmalar dünyasında kalakalmış,
çatırdayan köşebentlerce dökülüyorum
eskiler
baharı görmek için karanfil ezerdi
bense eriniyorum elemeye içimdeki tozu
ben ve onlar arasındaki farklar da değil mevzu
ne bileyim birader,
ekşiyoruz işte
Yelkenli seyretmeye ne var
yahut oturup bir pastanede ok öksürmek…
kolaysa loşlat kendini nemli duvarda
kolaysa dur durabildiğin kaldırım bucağında
Eskilerin ruhu duruyor,
kızarlar sana, ezginirler mutsuzluğuna
muhakkak yaşamanın bir çaresi vardır…
Motorin kaplı bir iskemle bulmak gerek
hakkıyla bükülüp gövermek için
bu ciltler, bunca koşu, bunca yaş
ölmenin hayyama yakınlaştığı yola doğru
ya da kırkından utanırsın
ne bileyim birader
kuruntuysa da tutuşmadık ya
bak işte görmek için ne kadar hızlı:
kanılar kanırtır diyene kadar bitti yol
balkon ucu bezginlik, kitap uykusu yalan
yalan mahpusun derdi, anne özlemi falan
ayrılıkmış, yoksullukmuş, ölümmüş geç bunları
dur, durabiliyorsan önünde ışığın
durdurabiliyorsan suyu pınarında
durdur durdurabiliyorsan annenin göz çukurunu
hiç olmazsan ölümsüzün demektir
kime kalmış diyeceksin fakat
yeşerdi bitti meyve dalında
yaşamak kimin umrunda
inan umrumda değil
lüzum görmüyorum birader
şıvgını anlatmaya
Kaan Burak
2024-09-02T11:28:10+03:00Teşekkür ederim, sanıyorum yaşamak da bu olmalı :)
Serpil Karaoğlu
2024-09-02T11:26:29+03:00Şiirlerinizden bir yolculuk duygusu esiyor; bir bilinmeze, merakla...