kiminin saçında begonvil

kiminin elinde kiraz çiçeği

bense dönüp bakmalar dünyasında kalakalmış,

çatırdayan köşebentlerce dökülüyorum

eskiler

baharı görmek için karanfil ezerdi

bense eriniyorum elemeye içimdeki tozu

ben ve onlar arasındaki farklar da değil mevzu

ne bileyim birader,

ekşiyoruz işte

 

Yelkenli seyretmeye ne var

yahut oturup bir pastanede ok öksürmek…

kolaysa loşlat kendini nemli duvarda

kolaysa dur durabildiğin kaldırım bucağında

Eskilerin ruhu duruyor,

kızarlar sana, ezginirler mutsuzluğuna

muhakkak yaşamanın bir çaresi vardır…

 

Motorin kaplı bir iskemle bulmak gerek

hakkıyla bükülüp gövermek için

bu ciltler, bunca koşu, bunca yaş

ölmenin hayyama yakınlaştığı yola doğru

ya da kırkından utanırsın

ne bileyim birader

kuruntuysa da tutuşmadık ya

 

bak işte görmek için ne kadar hızlı:

kanılar kanırtır diyene kadar bitti yol

balkon ucu bezginlik, kitap uykusu yalan

yalan mahpusun derdi, anne özlemi falan

ayrılıkmış, yoksullukmuş, ölümmüş geç bunları

dur, durabiliyorsan önünde ışığın

durdurabiliyorsan suyu pınarında

durdur durdurabiliyorsan annenin göz çukurunu

hiç olmazsan ölümsüzün demektir

 

kime kalmış diyeceksin fakat

yeşerdi bitti meyve dalında

 

yaşamak kimin umrunda

inan umrumda değil

lüzum görmüyorum birader

şıvgını anlatmaya