Sayısı kadar çok değil bu seneler. Ne ara nasıl geçti gitti bilinmez. Bir bardak su içmişim ve gözümü açmışım. Kördüğüm zaman geçti, gitti bahar. Geçmeyen gün, kocaman seneler. Kelimeler. Anlamını yitiren nesneler. İnsan yığını, anı fabrikası, acı üretimi. 


Kayıpların, rutinlerin öldürdüğü zamanımızı harcıyoruz. Derdimiz asla bitmiyor, neşe bize ne kadar uzak görünüyor. Bir o kadar yanı başındayken. Zaten kör değil midir insan? Görmek istediğine berrak bir zihin ile bakarken…


Bütün bir kaos, neden bu denli zayıf ve aşağılık... Korkunun, kaygının büyüttüğü çocuklar... Sessizce kabul edişler... Suskunluğun intikamı, gençliğin vebası… Derdi bitmeyen küçük adamlar. Hayatın her köşesinde yaşanacak birçok şey varken korkup saklanmak ne diye? Ne diye bütün bu belirsizlikte netlik aramak? Bir nefes ve bitti. Bu kadardı. Savunduğun, düşündüğün, gördüğün her şey bir nefes sonra belki bitiyor… Farkında olmadığımız bütün o son görüşmeler, kayıp şehirler içerisinde birbirinden ayrı düşmüş bütün yalnızlar…