Yarıda kalmış bir ömrün maktulüyüm şimdi

Yaşım kanıma karışmış ve muhtelif yerlerim jilet kesiği

Ruhum artık yırtmak istiyor bu dar elbiseyi,

Sığamıyorum Tanrım, kapatıyorum bütün çıkış ve girişleri!

Şeritler çekeceğim olay yerlerine beynimin

Ve sonra kendi kurtarılmış bölgemden sesleneceğim.

Beni nasıl bilirdiniz?

 

Bir günde olmadı hiçbir şey biliyorsun.

Denedim. Çok denedim.

Ben herkese pay edebilirim sanmıştım içimdeki sevgiyi.

Bu hata benim içimi dolup taşan bir mezarlığa çevirdi.

Güvendiklerimi gömmekten yoruldum,

Hem insanların bu kadar bencil olacağını nasıl hesap edebilirdim ki!

Lime lime kopardılar beni Tanrım.

Görmedin mi?

 

Aslında inan kurgum hiç böyle değildi.

Hatta kızma ama ben de senin gibi hissetmiştim çocukken kendimi

Hamurdan insanlar yapmış ve konuşturmuştum istediğim gibi

Bu kadar daralmazdım ruhumdan onlara üfleyebilseydim belki.

Sonuçta bizim imalimiz de böyle değil miydi?

Kimimizin bedenine keyifle bir ıslık çalar gibi verildi can,

Ama kimimizin harcı da sıkıntılı bir ana denk geldi.

Ben mesela. Öyle bir ömür çıkmış ki bahtıma,

Uçuruma sınır bir salıncakta ayağa kalkmışım gibi.

Söylesene!

Ne olurdu böyle hoyratça yıpratmasaydım kendimi?

 

Düşünüyorum da şimdi

Ölüm, sırtımdan aldığım bir hançer darbesi gibi aklıma apansız gelmeseydi

Ve bir bir patlamasaydı eski yaraların dikişleri

Gece üstüme çullanmamış olsaydı

Ve harlamasaydı hatıra denen odun belleğimde ateşi

Belki pes etmek benim için hala uzak bir seçenek olabilirdi.

Ama şimdi elimde yarım ömrüm kaldı, bir de büyük bir soru işareti

Söylesene Tanrım, beni nasıl bilirlerdi?