sen sevmenin değil sevilmenin düşkünüsün

bazen bir şiir anlatacak seni

sen bir şiire ait olacaksın

ama hiçbir şehirde hatırlanmayacak adın

ben hiçbir şehirde yalnızlığı senin adınla hatırlamayacağım

iyi kötü şeyler yazılıyor hakkımızda

oysa ne derdim daha kötü hiçbir şey yaşanmamışken

‘’ne mümkün’’

şimdi hiçbir imkân ve hiçbir ölüm 

hiçbir dize ve hiçbir hayat

seni anlatmayacak

bir umudu düşürüyoruz ceplerimizden sanrısı çok sonra anlaşılan

şimdi ayağımız kayıyor düşüyoruz sevgisizliğin karlı sabahında

ne çok yaralanmıştım oysa 

ne çok kanamıştı dizlerim

yine de her düştüğümde ilk defa düşüyorum

bana anlatma bir his nasıl büyütülür

bana anlatmayın şimdi nedir ne değildir

ölümü ve aşkı en iyi ben bilirim

ve ben en çok ölümün ve aşkın cahiliyim


yakınsak bir akrabalıktan öteye geçmez benim kalbim

her uzaklık en baştan yazdırır

kalın ve ince kapaklı defterlerde

farklı renklerde kalemlerle hep aynı şeyi anlatırım

hiç anlaşılmaz


uzun ve süslü cümlelerle yeni bir cumhuriyet kurulmazdı nasılsa

bir karşı devrim gibi bakan gözlerine yenilmemek ne mümkün

her elem seninle yeniden birleşip yeni anlamlara kavuşur sandığım zamanlar için

her mutluluk senin adına hiç olmadığı kadar küskün