Eskimiş, çürümüş tahta merdiven basamaklarına, ayağının altına kıymık batmasından endişe ederek dikkatlice basarak merdivenleri tırmandı. Öğle sessizliğinin ıssızlığında her bir gıcırtıyı en ince ayrıntısına kadar duyarak toz kokulu evin üst katına çıktı. Merdivenin sağ tarafındaki tırabzanlardan eline kıymık batacak korkusuyla parmak uçlarıyla tutmaya çalışarak destek aldı.

Üst kata çıktığında ninesi kıbleye karşı dönmüş, oturduğu yerden sessizce namaz kılıyordu. Beyaz tülbentten başörtüsünü beline kadar indirip göğüslerini tamamen kapatmış; bedeninden, benliğinden dolayı ona yüklenmiş suçluluk duygusuyla yaradanına onu affetmesi, cehenneminden esirgemesi temennisiyle dudakları kıpır kıpır, sessizce dua ediyordu. Yerde yıllardır kullanılmaktan erimiş kilimin beyaz iplerinden birine takıldı ayak parmağı. Neredeyse düşecekti. Parmağını kurtarıp içerideki odaya geçti. Dağınık, karanlık odadaki pencerenin önünde duran, koltuğun üzerinde duran sarı kitap hemen ilgisini çekti. Kitaplar onun için uzaydaki kara delikler gibiydi. Somut olandan, başka bir boyuta, gizemli, esrarlı, mucizelerle dolu geçiş tüneli. Koltuğa usulca oturdu, kitabı eline aldı, Ömer Seyfettin 'Kaşağı'. Eline aldığı her kitapla ilk önce koklaşırdı. Kapağına bakar, arkasına bakar, kitabı açıp koklardı. Eski kağıt kokusu yılların yaşanmışlıkları, yazarın tüm hisleri, duyguları, deneyimleri, tespitleri bu kağıt kokusuyla benliğinin tüm zerrelerine işlerdi.