Dalgınlığıma verin derim,

Ya da saçımdaki tokaya.

Bir şekilde dağılırım,

Beynimdeki odaya.

Pendik evleri hep dar dar,

İç içe, yan yana.

Kapıları alçak,

Uzun kalıyor boyum yanında.

Sulak yerde yetişmiş diyorlar bana,

Sulak yerde.


Bizim köyden birileri,

Ölüm sebebi kalp krizi.

Çok alışıldık bir manzara,

Üzülemiyorum,

Hissedemiyorum da hiç.

Öylece bakıyorum,

Yüzlerine.


Buzdolabının üstünde,

Birçok mıknatıslı süs,

Gezilen şehirlerden bir hava.

Dini motifler evin her yerinde,

Hatta o eski duvar boyalarında bile

Görüyorum yeşil yeşil,

Mavi mavi,

Tirşe.


Anlıyorum sizleri,

Eskimiş betonlar içinde 

Yeni kalabilmiş anılar.

Çocukken yapılan yaramazlıklar,

Utanç verici anıların güldürür anneni

Derin sohbetlerde oturma odasında.

Gülünç değil mi?


Yaşıyorum, yaşamışım.

Hayatlarınızda bir gerçeğim.

Bu da hoş benim için,

Bu da hoş.

Beynimdeki odanın dışında,

Ben hala benim

Onlara gösterdiğim kadar,

Bilirler beni.

Ben de onları

Gördüğüm kadar bilirim.