Tarihi geçmiş sonbaharlardan tanıyorum ben seni

Vurdumduymaz suyollarında süzülüyordun sessizce 

Eteklerinde binlerce zilli karanfil

Eteklerinde çıngıraklar yılanlar 

Bunca yağan yağmurdan sonra hiçbir şey ıslatamazdı beni 

Olur olmadık yerlerde kaymasa bir yıldız pınarından 

Baktığında bana, bilemiyorum

Merkür mü geriliyor Venüs mü hüzünlü

Mars kıpkırmızı yüzüyle dönünce dünyaya 

Kıpkırmızı yüzüyle bakınca işte

Kimsenin umurunda bile olmuyor 

Haberlere çıkmadıkça 

Oysa ben Mars’ın sesini duysam Plüton gelir aklıma,

Böyle işte, bir yerde duramıyor aklım sabitçe 

Belki de ondandır bazı şeyler 

Hani bu yıldız kayınca tutulan dilekler

Benim aklıma kayınca yıldızlar, gözlerin geliyor, sonra yaşları

Sonra işte damlayınca ellerine, 

Sonra toprağa düşüyor damlası

Bir damlası toprağa bir damlası aklıma 

Toprakta bir hikaye, aklımda başka

Düşüyor işte, sorma 

Dedim ya bir yerde duramıyor sabitçe 

Belki aklıma düşersin, belki haberlere çıkarsın 

Belki kanalı değiştiririm, belki bir sigara yakarım.

-Anlaşılan çok sevdim ben bu belkileri-

Biliyorsun, aklım dursaydı yakmazdım. 

Ne duruyor ki yerinde sabit?

Aklım giderdi düşünce gözlerin 

Biliyorsun, aklım olsaydı bakmazdım

Baktım işte bir an oldu çıktı gitti baktım 

Aklım gitti, bir sigara yaktım.

Böyle vıcık vıcık bir şey işte. 

Hissetmesi güzel de, yazınca olmuyor. 

Biraz daha cıvıtayım mı?

Aklım diyorum ya, 

Öyle kafatasımda durduğu gibi durmuyor. 

Beynim desem belki daha usturuplu olurdu ama

Sevmedim. 

Yine bitmedi başladığı gibi

Ne duruyor ki yerinde sabit!

Çık dışarı bir parka otur dinlendir sepetini

Ya da sevmiyorsan çok da kendini

Bir meyhaneye git

Bütün pişmanlıklarını ısmarla ödeyebileceksen hesabı 

Sonra ağla ki düşsün yaşların ellerine

Başlasın yine aynı hikaye

Tarihi geçmiş sonbaharlardan tanıyorum ben seni 

Öyle işte.