İnsan kendini bir oyuncak gibi hisseder mi? Oradan oraya savrulan, düşüncesizlerin ellerinde yıpranan. Sahi nedir bu his? Düşüncesizlerin ellerinde oradan oraya savrulan bir oyuncak mı? Yoksa rafta unutulan bir oyuncak mı? Belki rafta unutulmamışımdır da sokağına dahi uğramadıkları bir dükkandayımdır. Sokağına dahi uğramadıkları dükkanda olmak mı daha acı? Yoksa çok işlek bir caddede, işlek bir dükkanın görünen bir rafında görülmemek mi? Ben uzun zamandır o sokağına dahi uğramadıkları terk edilmiş dükkanda idim. Şimdi ise işlek bir caddede herkes tarafından görülen bir yerdeyim. Belki de ben oyuncak değilimdir. O uğranmamış sokağın, dükkanın ta kendisiyimdir. Oyuncakta benim içim... O sokak, o kadar çok uğranılmayı bekledi ki o oyuncağı gösterecek yaşı geçti. Şimdi ise görülse bile göstermemeye mahkum. Belki göstermese bile görecek, inanmasa bile inanacak birini arıyordur...
Safiye