Birkaç saat önce internette karşıma çıkan bir online terapi uygulamasında gezerken psikolojik testler kısmı ilgimi çekti. Hemen birkaç teste baktım. Anksiyetesiydi, depresyonuydu, bunların sorularını ve cevaplarını ezberledik artık, yav boşuna mı oturduk o terapi koltuklarına yıllarca? Hehehehe diye kendimce bir eleme yapıp diğer testlere bakmaya başladım. Bir süre sayfada dolandıktan sonra öz güven testiyle karşılaştım ve oldukça ilgimi çekti. Testi çözmeden önce sorulara göz atayım dedim ve daha testin ilk sorusunu bile cevaplamadan, sadece sorulara bakarak öz güvensiz olduğuma karar verdim. Aceleyle uygulama sayfasını kapatıp balkona çıktım. Sorunum apaçıktı işte. Ben öz güvensizdim. Zaten günlerdir bu konu üzerine düşünüyor, lan acabı mı yaa, acaba gerçekten de öz güvensiz olabilir miyim? Ah ulan, bir bu eksikti, vah vah tüh tüh diyerek öz güvensiz öz güvensiz oturduğum yerden hayıflanıyordum. Üstelik testi çözmeme gerek de yoktu yani. Şıkları işaretlemeden de öz güvensizlik emarelerini rahatça görebiliyordum. Peki şimdi ne yapacaktım? Sigaramı yaktım. Zihnim o sırada boş durmayarak hayatımda ne kadar kendime güvenmediğim, gerildiğim, çekincelerim yüzünden ağzımı bile açamadığım an varsa hepsi bir görsel şölen haline getirip bana bir sunum yaptı. Yeni girdiğim ortamlarda hep dişlerimi sıktığımı, hakkımı savunamadığım -aman yaa, umurumda değil, o yüzden kendimi savunmadım dediğim- olayları, çok önemli gördüğüm insanlarlayken veya herkesin her şeyi bildiğini varsaydığım yerlerde ardı ardına sigaralar yakarak ulan acaba benim de bi bok olmadığım çok belli oluyor mudur diye düşündüğüm yerleri tek tek bana hatırlattı. Hep bir çekingen, söz almaktan ve hatta sorumluluk almaktan korkan bir yapıdaydım. Aman şimdi durdul yere dikkat çekmeyeyim, biri bir şey der de cevap veremem, bu insan neredeee, ben nerede canım der, kendimi hep bir çıkıntılık yapmaktan korumaya çalışırdım. Ve hatta tiyatro yaptığım dönemlerde büyük büyük sahnelerde rolümü öttürür, epeyce de güzel eleştiriler alır, seyirci dağıldıktan sonra ekiple baş başa kaldığımız zamanlarda yine o topluluk önünde söz almaktan çekinen, bitse de gitsek diye düşünen kişiye dönüşürdüm.

Şimdi ben bunları niye anlattım, buradan nereye varmak istedim, öz güvenimi hangi travmalarım sonucu kaybettim ya da belki de hiç öz güvenim olmadı da ben olmayan bir şeyi kaybettiğimi mi sandım? Bunların cevabını bilmemekle birlikte Google'a öz güven nedir diye basit bir arama bile yapmadan belki de anlamını tam anlamıyla bilmeden kendimi öz güvensizlikle yargıladım. Birazdan balkona çıkıp bu konuyla ilgili düşünmeye devam edeceğim ve kuvvetle muhtemel geçmiş başarısız deneyimlerimden ki konu her ne olursa olsun fark etmeyecek, yola çıkarak gelecekte de benzer kötü süreçlerden geçeceğimi ve hüsrana uğrayacağımı kafamda kura kura, kendimi bir güzel sabote edeceğim. Annemin demesiyle okları kendime yönelteceğim, hep kendimde hata, kusur, suç arayacağım. Peki bunu neden yapıyorum? Neden bir kez olsun kendimi yargılamadan, suçlamadan, senden bir bok olmaz, na şuraya yazıyorum demeden kendimle düzgün bir iletişim kuramıyorum? Başkasına verdiğim değerin üçte birini bile neden kendime layık görmüyorum? Bu soruların yanıtlarını belki de hiçbir zaman bulamayacağım. Yine de aramaktan hiç vazgeçmeyeceğim.

Şimdilerde her sabah göğsüme geçmişte yaptığım hataların sıkıntısı geliyor oturuyor. Acele ile hemen telafi etmek, kendimi affetmek ve affettirmek istiyorum. Aynaya bile mahcup bakıyor, üzüntümü hafifletmek için hayal kuruyor, hayal kurmayı bile kendime hak görmediğim için sinirlenip zihnimden bütün güzel düşlerimi defetmeye çalışıyorum. Öz güvenim var mı yok mu, öz güven kesin olarak var olan veya hiç olmayan bir şey mi, onu bile bilmiyorum. Zaten önceliğim de öz güven değil bu aralar, konusu kendi içimde açılınca yazmak istedim işte. Yine de bu konuyla ilgili araştırmalar da yapacağım. Öz güvensiz miyim, yoksa sadece kendini manyak eden bir keriz miyim, ben de merak ediyorum doğrusu!