Saat gece yarasını geçmiş olmasına rağmen gözüne uyku girmiyordu. Bir o yana döndü bir bu yana… Koyunları saymayı denedi, sıkıldı. Gözleri kan çanağına dönmüştü, acıyordu. Uyku dileniyordu tanrıdan.

Sabah erken kalkmak zorundaydı. İşe gidecekti, derslere girecekti… Ay sonu yaklaşıyordu, parası bitmişti. Asgari ücretten hallice olan maaşını alacaktı. Sahi kim belirlemişti bu maaşı? Kıstas neydi? Neye göre belirleniyordu pahası insan emeğinin? Özgürlüğünü düşündü. Kalkacağı saati, yatacağı saati işe göre belirlemek zorundaydı. Hobilerini, gezilerini maaşına göre belirlemek zorundaydı. Hastalıkları, huyları atalarından yadigardı. Onu o yapan neydi? Yaptığı hangi seçim sadece onun elindeydi? Bu düşüncelerle saati çoktan 4 etmişti. Zaten sabah 6’da kalkmalı ve kendisini iş yerine yetiştirecek otobüse yetişmeliydi. Uyursam kalkamam deyip, özgür iradesiyle uyumamayı denedi ve uyuyakaldı.

Otobüsü kaçırdı, işten atıldı…