İnsanoğlu özlemek denen bu kötü şeyi nereden çıkardı? Neden, nasıl, kim? Hangi vicdanını en uzak noktaya bırakmış insan özlemeyi öğretti bize, özlemenin acısını tattırdı? Neden şimdi ben bu özlemek acısı içinde yatağıma kapanmış bekliyorum? Neyi bekliyorum? Hangi bitişlerimi, olmazlarımı, gitlerimi ve gellerimi? Hangi gidemeyişlerimi ve hangi gelmeyişleri? 

Ben şimdi dört duvar odada, bir yatakta kıvrılmış sevmeyi özlüyorum. Sevmenin inceliklerini tekrar aklıma kazımak, nasıl sevilir öğrenmek istiyorum. İçimdeki bu sevgisizliği söküp atmak istiyorum. Bir el nasıl tutulur, saç nasıl okşanır, insan nasıl güzel bakar öğrenmek istiyorum çünkü ben bunların hepsini çok özlüyorum. 

Sevilmeyi özlüyorum. 

Heyecandan kıpırdaşan bir kalbi, sevilmeye karşılık kızaran yanakları, çok sevmekten dolan gözleri özlüyorum. 

Seni özlüyor ve seni seviyorum. 

Adımlarımızın yan yana geldiği o sokağı, bizi tanıştıran bu şehri ve ellerimizin birbirine yaklaştığı o masayı özlüyorum. Seni bana hatırlatan her şeyi özlüyorum ve bir kaldırım taşı bile bana seni hatırlatabiliyor. Bir şiir, bir yazı, bir kitap, bir kalem ve yeryüzündeki her şey.